ANA SAYFA
     YENİ ANKETLER
     FOTOĞRAFLARIMIZ
     ibrahim başak
     KPSS NOTLAR VE ÖZETLER
     ÖDEV ARIYORUM
     KİTAP ÖZETLERİ
     İZ BIRAKANLAR
     TARİH
     COĞRAFYA
     EDEBİYAT / EDEBİYATÇILAR
     SANAT TARİHİ
     SİYASİ DÜŞÜNCE TARİHİ
     TÜRKÇE / TÜRK DİL BİLGİSİ
     ŞİİRNAME
     ATASÖZLERİ
     FIKRALAR
     ÇOCUK MASALLARI
     TÜRK BÜYÜKLERİ
     TÜRK DESTANLARI
     KEŞİFLER / BULUŞLAR
     MAKALELER
     => Aziz Muhterem Kardeşim
     => Dostluk
     => Seven de sevilen de Allah (c.c)
     => Kur’an’da Sevgi
     => Sevginin Yuvası Gönül
     => Sevelim Sevilelim
     => Sevgi Anlayışla Yaşar
     => İlâhi Muhabbet
     => İnsanlardaki Sevgi Duygusu
     => Osmanlının Peygamber Sevgisi
     => Aşk ve Hüzün
     => Sevginin Yeri ve Önemi
     => Sevginin Yeri ve Önemi-2
     => Önyargı
     => Kıskançlık
     => İnsanları İdare
     => İnsanlara İnanmak
     => 4 mahalleli kasaba
     => 86400 Saniye
     => Affet babacığım
     => Affın Erdemi
     => Asıl Fakirlik
     => Acele Karar Vermeyin
     => Balon
     => Eğer,Çünkü ve Rağmen Sevgi
     => Dini Hikayeler 1
     => Simdi aglamak Vakti
     => Hayata dair slaytlar
     => Bir ip bir kufe
     => isigi yanan evler
     => Gormek
     => Erdemli Olmak
     => 2900 yil oncesinden bir bayram
     => yasli teyze
     => Aslan kafesi
     => Ayrilik
     => Hayatin Kurallari
     => Huzur ve Mutluluk
     => Hz.Muhammed s.a.v kronolojik hayati
     => Altının Var mı?
     => 99 Ogut
     => zamansiz Bir Geri Donus
     => Ateş
     => Zehir
     => Eski bir tapinak yazisi
     => Elmanin Dustugu An
     => Sevdiğiniz Dengeli Sevin! Yoksa...
     => azmin zaferi
     => Acı
     => Su
     => Zerre Aşk Odu Yakar Bütün Varlığı
     => Şem ve Pervane
     => Öğrendim
     => İnsan Vasfında Olmak Ya Da...
     => Eylülün Nisana Aşkı
     => Hayat
     => Sevmek
     => Ya aklım ermeseydi
     BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ
     ÖZEL MESAJLAR
     VİDEOLAR
     GÜLMECE
     ÖĞRETMENLERİMİZ İÇİN
     ÇOCUK VE AİLE EĞİTİMİ
     BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR
     SORU BANKASI
     AKTÜEL HABER - YORUM
     SİTENİZİ EKLEYİN
     ZİYARETÇİ DEFTERİ
     Şanlıurfa
     Merkez Yardımcı Köyü"
     EKLENEN DOSYALAR
     Farkı Görebilmek
     Merhamet
     Padişahın Kızına Âşık Çoban‏
     Güzel Gören Güzel Düşünür...
     Unutmak
     Meger Sahipsiz Degilmisiz




“Tefrika girmeden bir millete düşman giremez...Toplu vurdukça sineler onu top sindiremez" - İnsanlara İnanmak


İnsanlara İnanmak

Dürüstlük bütün ilişkilerin temelidir. Tüm ilişkiler dürüstlük ile beslenir. İnsanın kendisime ve çevresindekilere karşı dürüst olması hayat boyu elde edebileceği en büyük kazançlardan biridir.

 

Kişi kendini dürüst olmaya adamalıdır. Kendine dürüst olacağına dair söz vermelidir. Dürüst olabilmenin en büyük şartı ise yalanı hayattan çıkarıp atmaktır. Sözlerine sürekli yalan karışan biri ne kendine ne de başkalarına karşı dürüst olabilir. Yalanın mazereti yoktur. Yalan için hiçbir mazeret geçerli değildir. Yalanı hayatımızdan çıkarmaya çalışmak da dürüstlük için atabileceğimiz en büyük adımdır.

 

Dürüstlüğün bir diğer göstergesi de söylediklerimizle hissettiklerimizin uyum içinde olmasıdır. Yani hissetmediklerimizi söylememek, söylediklerimizde samimi olmaktır. Eğer karşımızdaki insana gerçekte hissetmediğimiz şeylerden bahsediyorsak dürüstçe bir davranış sergilediğimizi iddia edemeyiz. Bu demek değildir ki herkese hissettiklerimizi söyleyelim, herkesin kalbini kırıp geçelim. Elbette bunu demek istemiyoruz. Örneğin sevemediğimiz birine mutlaka hissettiğimizi söyleyeceğiz diye uğraşmaya gerek yoktur. Sonuçta hiçbir şey söylememe gibi bir hakkımız da vardır ve onu kullanabiliriz. Bu, dürüstlüğe aykırı değildir. Dürüstlük adına insanlar gidip de ben seni sevmiyorum, beğenmiyorum, akıllı bulmuyorum demenin bir anlamı yoktur. Dürüstlüğüm gerektirdiği ise sevmiyorken seviyorum dememek, kızıyorken yüzüne sahte gülücüklerle bakmamak, hiçbir huyumu beğenmiyorken gidip de “sana hayranım”, “kişiliğini çok beğeniyorum” gibi sözlerle karşındakini kandırmaya kalkmamaktır. Bu tür davranışların tek bir yorumu vardır. Bu davranışlarda bulunan kişi hem çevresindekilere karşı hem de kendisine karşı dürüst değildir.

 

Şunu da hatırlatmadan geçmeyelim. Bazı kişilere karşı içimiz ısınmamış olabilir, onlara karşı bir sevgi beslemiyor olabiliriz. Ama bu onlar ters davranmamız, onlara saygı göstermememiz anlamına gelmez. Her insanın en doğal hakkıdır saygı görmek. Bu hakke çiğneyen yani karşısındaki insana saygısızca davranan kişi en büyük hukuki suçlardan birini işlemiştir. Cezai müeyyidesi olmasa bile.

 

Dürüstlüğüm bir diğer gereği ise insanları kendinden küçük ve aşağıda görmemektir. Bu,kişinin kendine karşı dürüst olmadığını gösterir. Çünkü insanlar ondan daha değersiz değildir. Kendisi de insanlardan yüksek ve daha değerli değildir. Bu düşünce kişinin kendisine karşı söylediği en büyük yalandır. Ayrıca bu düşünce bir zaman sonra böyle düşünen kişinin hayat biçimi olur. Bu da peşi sıra bir sürü yanlışlıklar getirir.

 

Bir de sorumluluklarımız vardır. Aldığımız sorumlulukları yerine getirmek de bir dürüstlük göstergesidir. Eğer dürüst bir insansanız insanlar size bir sorumluluk verdiklerinde artık ondan endişe etmezler. Çünkü sizin onu en güzel şekilde yerine getireceğinizi, yerine getiremeyecekseniz de dürüstçe aldığınız sorumluluğu iade edeceğinizi bilirler. Dolayısıyla da size verdikleri bir görev, bir sorumluluk hakkında bir endişeleri yoktur.

 

Dürüstlük bir davranış biçimidir, bir alışkanlıktır. Ama haftadan haftaya, yıldan yıla doğru hareket ederek geliştirdiğimiz bir  alışkanlıktır.

 

Dürüstlük belirli ve akılcı bir kararla başlar. Eğer bu kararı siz de aldıysanız yani dürüst olmaya karar verdiyseniz uygulamaya geçmek için beklemeyin, hemen şimdi uygulamaya başlayın.

 

Dürüstlük ile insanlara güven duymak direk ilişkilidir. Çevremizdeki insanlardan, sevdiklerimizden, sorumluluğumuz altındaki kişilerden hep bir şeyler başarmalarını isteriz. Onların başarılarını görmek bizi mutlu eder. Eğer bir anne baba isek bizi en çok mutlu edecek şeylerden biri de çocuklarımızın başarılarıdır. Eğer kendini mesleğine adamış bir öğretmensek öğrencilerimizin başarısı en çok mutlu olacağımız şeydir. Ya da eşinin, arkadaşının başarıları için fedakarlıklara katlanmış biriysek onların başarıları bizi gururlandırır. Bunlar en doğal hakkımızdır ancak unutmamamız gereken bir şey vardır ki o da; bu insanların başarılı olmaları için onlara inanmak ve güvenmektir. Zira bu onların kendilerine olan inançlarını geliştirmelerini sağlar. İşte başarıyı sağlayan asıl sebep budur.

 

Onlara olan inancımız ve güvenimiz tamsa onlar bunu hissedecekler ve peşinde oldukları işi başarmak için daha çok çaba sarf edeceklerdir. İnancımızda ve güvenimizde eksiklik varsa karşımızdaki kişi yine bunu hissedecek ve çabası, gayreti ve o işe odaklanması zayıflayacaktır.

 

Çevresinde kendisine güvenen insanların olmaması kişi için en büyük yalnızlıktır. Daha da kötüsü insanların, sevdiklerinin kendisine güvenmemesi kişi için en büyük yıkımdır. Çünkü insan sevdiklerinden sevgi bekler, saygı bekler, değer bekler, güven bekler. Özellikle bir çocuk için anne babasının güvenine sahip olabilmek dünyanın en güzel şeylerinden biridir. Kendine güven duyulmayan çocuk ise en değerli şeyini kaybetmiş gibidir. Artık onun için bir çok şeyin anlamı yoktur.

 

İnsanlara güvenmek, inanmak için inanır gibi görünmek, güvenir gibi görünmek bir yol değildir. Zira kişi bu sahteliği anlar. Bu sahteliğe maruz kalmış insanlar kendisine gerçekten güvenilen insanlar gibi hayata korkusuzca yaklaşamazlar. İçinde hep “ya başaramazsam” korkusu ve “yapamayacağım” düşüncesi vardır. Diğerleri ise eline alacağı işten dolayı endişelenmez, korkmazlar.

 

Kendisine güvenilmeyen kişiler genelde birkaç başarısızlığa uğramışlardır, bunun üzerine de çevresindeki insanlar ona olan inançlarını kaybetmişlerdir. Oysa başarısızlıklar hayatın bir parçasıdır. İnsan hayatının her anında ve her alanında başarılı olmayabilir. Bir alanda başarısız oldu diye bir başka alanda da başarısız olacağına inanmak o kişiyi haksız yere cezalandırmak olur.

 

İnsanların çoğu bu hatayı çocuklarına karşı yaparlar. Bu nedenle etrafımızda ailelerinin güvenini kaybettikleri için her şeye boş vermiş insanlar görürüz. Yine ailelerinin kendilerine güvenini kaybetmemek için ellerinden geleni yapan insanlarla da karşılaşırız. Bütün bunlar şu anlama gelir: insanlar bir rota belirlerken çevresindeki insanların güvenlerini, inançlarını dikkate alırlar. Bu çevresindeki insanlar kimi zaman aileleridir, sevdikleridir, kimi zaman da patronlarıdır, öğretmenleridir ya da model aldıkları her hangi bir kişidir. Güvenlerini bekledikleri bu kişilerin kendilerine inandıklarını, güvendiklerini hissettikleri zaman bu güveni kaybetmek istemezler ve bunun için çalışırlar. Yaptıkları işi büyük bir istekle ve sorumluluk taşıyarak yaparlar.

 

Becerimize inananlar bizi gayret sarf etmeye yöneltmekten daha çok şey yaparlar. Bizim için öyle bir atmosfer oluştururlar ki başarıya ulaşmak çok daha kolaylaşır.

 

Bir de güven problemi olan insanlar vardır. Kimseye güvenemezler. Bu insanları tanıyanlar artık onların güvenini dikkate almazlar. Elbette ki bir takım sebepler bu problemi doğurur. Ama bu sebepleri bulmak ve çözüme gitmek de ancak kişinin gayretiyle mümkündür. “Ben insanlara güvenmiyorum, güvenmek de istemiyorum. Bu halimden de memnunum” diyen kişiye güvensizliğini aşması için yardımcı olmak çok zordur.

 

Bir de insanlara aşırı güven duymak bu sebeple de sürekli darbe almak vardır. Bu duruma karşı da dikkatli olmak gerekir. Yine her zamanki gibi en doğru yol orta yoldur.

 

 


www.HalilAlpaslan.COM http://www.ders.org/toplist/



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol