ANA SAYFA
     YENİ ANKETLER
     FOTOĞRAFLARIMIZ
     ibrahim başak
     KPSS NOTLAR VE ÖZETLER
     ÖDEV ARIYORUM
     KİTAP ÖZETLERİ
     İZ BIRAKANLAR
     TARİH
     => 1 - TARİHE GİRİŞ ve İLKÇAĞ UYGARLIKLARI
     => Tarihe Giriş
     => Tarih öncesi devirler ve Tarih Devirleri
     => Çin - Hint - İskit Medeniyetleri
     => Mezopotamya Medeniyetleri
     => İbrani-İran-Fenike Medeniyetleri
     => Mısır Medeniyetleri
     => Anadolu Medeniyetleri
     => Roma-Yunan-Helen Medeniyetleri
     => 2 - İSLAM TARİHİ, İSLAMİYET ÖNCESİ ve SONRASI TÜRK TARİHİ
     => İslamiyet Öncesi Kurulan Türk Devletleri
     => İlk Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık
     => Hz.Muhammed (s.a.v) Dönemi
     => Dört Halife Dönemi
     => Emeviler Dönemi
     => Abbasiler Dönemi
     => İslam Kültür ve Uygarlığı
     => İlk Müslüman Türk Devletleri
     => Büyük Selçuklular
     => Türkiye Tarihi
     => Anadolu Türk Beylikleri
     => Orta Asya ve Yakın Doğu'da kurulan Diğer Müslüman Türk Devletleri
     => Müslüman Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık
     => 3 - OSMANLI SİYASİ TARİHİ
     => Osmanlı Kurluş Dönemi
     => Osmanlı Devleti Yükselme Dönemi
     => Osmanlı Devleti Duraklama Dönemi
     => Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi
     => Osmanlı Dağılma Dönemi
     => 4 - OSMANLI KÜLTÜR TARİHİ
     => Osmanlı Kültür Tarihi ve islahatlar
     => 5 - KURTULUŞ SAVAŞI ÖNCESİ
     => Kurtuluş Savaşı Öncesi
     => 6 - KURTULUŞ SAVAŞI ÖRGÜTLEME DÖNEMİ
     => Kurtuluş Savaşında Örgütleme Çalışmaları
     => 7 - CEPHELER ve SİYASİ OLAYLAR
     => Cepheler ve Siyasi Olaylar
     => 8 - İNKILAPLAR
     => inkilaplar
     => EKONOMİK ve DIŞ POLİTİKA
     => Ekonomi ve Dış Politikada Gelişmeler
     => ORTA ÇAĞ ve YAKINÇAĞDA AVRUPA
     => Ortcaçağ ve Yakın Çağ'da Avrupa
     => Osmanlı Padişahları
     => İslamiyet Öncesi Türk Tarihi
     => İstanbulun Fethi
     COĞRAFYA
     EDEBİYAT / EDEBİYATÇILAR
     SANAT TARİHİ
     SİYASİ DÜŞÜNCE TARİHİ
     TÜRKÇE / TÜRK DİL BİLGİSİ
     ŞİİRNAME
     ATASÖZLERİ
     FIKRALAR
     ÇOCUK MASALLARI
     TÜRK BÜYÜKLERİ
     TÜRK DESTANLARI
     KEŞİFLER / BULUŞLAR
     MAKALELER
     BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ
     ÖZEL MESAJLAR
     VİDEOLAR
     GÜLMECE
     ÖĞRETMENLERİMİZ İÇİN
     ÇOCUK VE AİLE EĞİTİMİ
     BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR
     SORU BANKASI
     AKTÜEL HABER - YORUM
     SİTENİZİ EKLEYİN
     ZİYARETÇİ DEFTERİ
     Şanlıurfa
     Merkez Yardımcı Köyü"
     EKLENEN DOSYALAR
     Farkı Görebilmek
     Merhamet
     Padişahın Kızına Âşık Çoban‏
     Güzel Gören Güzel Düşünür...
     Unutmak
     Meger Sahipsiz Degilmisiz




“Tefrika girmeden bir millete düşman giremez...Toplu vurdukça sineler onu top sindiremez" - İslamiyet Öncesi Türk Tarihi


 

TARİH

Sanki bütün zamanlar, bir noktada dürülmüş

İstikbal ile mazi birbirine örülmüş

Tarihler tohum gibi, saklıyor geleceği

Hak’kın Oku emrine, insan lâyık görülmüş

                                   

TÜRKLER’İN ANAYURDU VE GÖÇLER

Türklerin Anayurdu:

 

* Türk kelimesi ilk defa Göktürkler zamanında kullanılmış olup, zamanla Türk soyuna mensup ve Türkçe konuşan bütün toplulukların genel adı olmuştur. Anlamı ile ilgili olarak çeşitli görüşler ileri sürülen Türk kelimesinin; isim olara türeyen, çoğalan sıfat olarak güçlü, kuvvetli, olgun anlamına gelmektedir.

* Türklerin Anayurdunun Orta Asya olduğu bilinmektedir. Ancak çok geniş bir bölge olan Orta Asya’nın neresinin Türklerin anayurdu olduğu yüz elli yıldan beri tartışılmaktadır. Dil, tarih, arkeoloji ve antropoloji araştırmalarına dayanarak, Altay ve sayan dağlarının kuzeybatısı, Tanrı dağlarının kuzeyi, Aral gölünün çevresi ve Hazar denizinin doğusu Türklerin anayurdu olarak belirlenmiştir.

* Bu yerlerde yapılan kazılar sonucunda M.Ö 4 bin yıllarına kadar uzanan kültür kalıntılarına rastlanmıştır. Bu kültürler: Afanesyovo, Andronova, Karasuk, Taştık, Anav kültürleridir

 

2:Orta Asya’dan Göçler

Türkler çok eski zamanlardan beri, çeşitli sebeplerden dolayı anayurtlarından ayrılmışlar ve bu göç hareketleri binlerce yıl sürmüştür.

Göçlerin Sebepleri

1:Mevcut toprakların yetersizliği        

2:Nüfus artışı

3:Dış baskılar(Çin)     

4:Kuraklık ve doğal afetler                         

5:Otlakların azalması

6:Türk topluluklarının kendi aralarındaki iç mücadeleler.

7:Türk hâkimiyetinin ülküsü olan yeni ülkeler fethederek dünyayı idare etme mefkûresi... Bu sebeplere bağlı olarak Türkler çeşitli yerlere göç etmişlerdir.

 

İLK TÜRK DEVLETLERİ

 

1:BÜYÜK HUN DEVLETİ(ASYA HUN DEVLETİ)

 

* Göç etmeyerek anayurtta kalan Türk toplulukları Orta Asya’da Türkler tarafından kurulmuş olan ilk teşkilatlı devlet, Asya Hun Devleti’dir. Ötüken merkez olmak üzere kurulduğu bilinen ve ilk hükümdarları Teoman(tuman)dır. Teoman’dan sonra başa geçen Mete, Mao-dun(Madun)devleti ve orduyu teşkilatlandırdı. Bu sayede güçlenen Hunlar, bütün Türk topluluklarını bir idare altında birleştirdiler. Komşuları olan Tunguzları ve Yüeçileri hâkimiyet altına aldılar. Çinlileri mağlup edip, ekonomik kazançlar sağlayan anlaşmalar yaptılar.

* Mete zamanında Hun devleti, daha sonraki Türk devletlerine temel oluşturan, sivil ve askeri teşkilata, siyasi prensiplere kültür ve sanat değerlerine sahip bir devlet haline geldi. Mete den sonra başa geçen hükümdarlar (Ki-ok, Çün-Çin) bu üstünlüğü devam ettiremediler. Orta Asya’daki Türk toplulukları için ekonomik bakımdan hayati önem taşıyan İpek yolunun Çinlilere kaptırılması, Hunlar için büyük bir kayıp oldu. Bu esnada Çin propagandasının etkisiyle başlayan iç karışıklıklar, devletin ikiye bölünmesiyle sonuçlandı.(M.Ö.58)Çin’in kuzeybatı bölgelerindeki Güney Hun devletinin idaresinde yaşamak istemeyen Hun toplulukları, Çi-Çi idaresinde Tanrı dağları ile Issık Gölü bölgesinde Batı Hun Devleti’ni kurdular. Güney Hunları ile Çin’in ortak hareketi sonunda Çiçi öldürüldü. Bundan sonra Güney Hunları üzerindeki Çin baskısı arttı. Nihayet bunlar da M.S 48 yılında Kuzey ve Güney Hunları olarak ikiye ayrıldılar. Kuzey Hunları güney Sibirya ve Çungarya bölgesinde bir süre bağımsızlıklarını sürdürdükten sonra Batı Hunlarına katıldılar. Çin sınırlarında yaşan Güney Hun Devleti de 216 yılında Çinliler tarafından yıkıldı.

 

Kavimler Göçü

 

* Asya Hun Devleti’nin parçalanmasından sonra başsız kalan Hun topluluklarının bir kısmı 4.yüzyılda Hazar Denizi ile Aral gölü arasındaki toprakları ele geçirdiler. Batıya doğru yürüyüşlerini sürdürüp, Balamir komutasında İdil(Volga)geçtiler (374).Karadeniz’in kuzeyinde yaşayan Gotların(Ostrogotlar ve Vizigotlar)hâkimiyetine son verdiler. Hunların önünde duramayan Gotlar ve diğer kavimler Avrupa’ya doğru göç ettiler(375)Kavimler göçü denilen bu göç hareketi ile Avrupa’nın etnik yapısı köklü bir değişikliğe uğradı.

* Hunlar kısa zamanda İdil(Volga)nehri ile Tuna nehri arasındaki toraklara sahip oldular. Hâkimiyetlerini Macaristan ovasına kadar genişlettiler. Doğu Roma (Bizans)yı baskı altına alan Hunlar bu devleti vergiye bağladılar. Hunların efsanevi hükümdarı Attila dönemi 434–453 birinci ve ikinci Balkan seferleri düzenleyerek Bizans’ı ağır vergiler ödemeye mecbur bıraktı.448’den sonra Batı Roma ile uğraşmaya başlayan Attila, varislik iddiasında bulunarak imparatorluk topraklarının yarısını istedi.451’de yaptığı Galya seferiyle Batı Roma’yı sarstı. Ertesi yıl doğrudan Roma üzerine yürüdü, fakat Papanın ricasıyla Po ovasından geri döndü.

* İtalya seferinin dönüşünde Attila öldü(453).Onun ölümüyle ülke iç karışıklıklara maruz kaldı. Avrupa Hunları yönetiminde yaşayan kavimler ayaklandı. Ayaklanmalar sırasında Attila’nın oğullarından Ellak öldürüldü. Orta Avrupa’da tutunamayacaklarını anlayan, İrnek ve Dengizik idaresindeki Hunlar, Karadeniz’in kuzeyindeki eski yurtlarına geri döndüler.

 

2: TABGAÇ DEVLETİ

 

* Asya Hunlarından olan ve Çinlilerin Topa(uluğ, saygıdeğer)adını verdikleri Tabgaç’lar 4.yüzyılın sonlarında Çinin kuzeyinde güçlü bir devlet kurdular. Yönetimlerine Moğolları, Tunguzları ve Çinlileri aldılar. Tabgaçların bilinen ilk hükümdarları Şamo Han’dır.

* Devletin en parlak dönemi Tao devrinde yaşadı. Budizm’in etkisiyle Çinlileşen Tabgaç devleti 534’te önce ikiye ayrılmış,557 de de Çinli hanedanların eline düşmüşlerdir.

 

3: GÖKTÜRK HAKANLIKLARI   

 

* Asya Hun devletinden sonra 2.Cihanşümul devlet özelliğinde olan Göktürkler ilk defa Türk sözünü bir devlet olarak kullanmışlardır. Sibirya da ki Yakutlarla Bulgar Türkleri dışında bütün Türk kitleleri Göktürklerin yönetimi altında birleştirilmiştir. Doğudan batıya; Orta Asya, Türkistan, Kuzey Hindistan, İran, Anadolu, Irak, Suriye ve Balkan Türkleri Göktürler yoluyla Türk’tür.

 

1:Göktürk Hakanlığı

 

* Göktürklerin Asya Hunlarından geldikleri ve 600 yüzyılın yarısında Altayların eteklerinde demircilikle uğraşarak Avarlara(juan-juvan)silah imal ettikleri ve devlete federatif anlamda bağlı bulundukları bilinmektedir. Göktür devletinin kurucusu Bumin Handır. Bumin Han Avar Hakanının kızıyla evlenmek istemiştir. Ancak bu isteğinin kabaca reddedilmesi üzerine bu defa Tabgaç prensesiyle evlenmiş ve bu sayede statüsünü (itibarını)üçlendirerek 552’de Göktürk devletini kurmuştur.

 * Türklerdeki ikili teşkilat gereğince Bumin Han devletin batı kanadının yönetimini kardeşi İstemi Yabgu’ya bırakıyor. Kendiside doğu kanadının yönetimini üstlenmiştir. İstemi Yabgu batıda fetihlerde bulunurken 552’de ölen Bumin Han’ın yerine KOLO geçmiştir.

* Onunda aynı yılda ölmesiyle yerine kardeşi Mukan Kağan geçmiştir(553–572). Onun döneminde devlet altın çağını yaşamıştır.555 tarihinde Mukan Avarları ortadan kaldırdı. Kitanların ve Kırgızların ülkelerini egemenliği altına aldı. Çin’de bazı hanedanları baskı altına aldı. Mete Handan sonra 8 asır sonra Türk topluluklarını Asya’da tekrar birleştirdi.

* Batıda fetihlerde bulunan İstemi Yabgu ise Bizans ve Sasanileri Göktürk politikası üzerinde yürütüştür. Mukan Kağanın 572’de ölümünden sonra yerine kardeşi Tapo geçti(572–581).Tapo devri Göktürkler açısından ihtişamlı olduğu kadar çöküşünde başladığı devirdir. Tapo ülkesinin genişlediğini düşünerek doğuya kardeşi Kolo oğlu İŞBARA’yı, batıya da kardeşi JOTON’u tayin etti. Tapo döneminde BUDİZM kabul edildi. Bu şekilde Türk birliği ve kültürü bozuldu. Tapo’nun 581’de ölmesiyle yerine İşbara geçti. Bu arada batı kanadının hükümdarı TARDU(İsteminin oğlu)ihtirası yüzünden devlet doğu ve batı olarak resmen ikiye ayrıldı (582).

 

A:Doğu Göktürk Hakanlığı

 

* Bu hakanlık İşbara devrinde (581–587)zayıflamış ve Çine muhtaç hale gelmiştir. İşbara’nın karışıklıklar içinde ölmesiyle yerine kardeşi YEHU geçti. Onunda bir savaşta ölmesiyle(588)yerine İşbara’nın oğlu TÜLAN geçti(588–600).Tülanın 600 yılında öldürülmesiyle Doğu Göktürk Hakanlığını Kimin, Şipi, Çulo, Kieli, devleti toparlamaya çalışmışlar fakat Çine tabi olmaktan kurtaramamışlar.

 

B:Batı Göktürk Hakanlığı

 

* Doğu Göktürk Hakanlığı ile ilgisini kesen İsteminin oğlu Tardu’nun ihtirası nedeniyle 582’de Göktürk Hakanlığı Doğu ve Batı olmak üzere resmen ikiye ayrıldı. Tardu’nun bir ayaklanma sırasında kaybolması üzerine hakanlık iç karışıklıklara neden oldu. Torunu Tong Yabgu İranlıları ve Töles’leri egemenlik altına aldıysa da onun 630’da ölümüyle ülke karışıklıklara maruz kalmış nihayet tıpkı Doğu Göktürkleri gibi Çin egemenliğini benimsemişlerdir.

* Ι.Göktürk Hakanlığının Doğu ve Batı kanadının Çine tabi olması ve Kağanlarının “Çin’in birer memuru” durumuna düşmesi dönemi olan 630–680 yılları arasındaki 50 yıllık devre Türk tarihine matem devresi(fetret devri)istiklalin önemini yitirdikten sonra anlayan Türkler Çin egemenliğinden kurtulmak için büyük çaba harcadılar. 639’daki Kürşad ve arkadaşlarının bağımsızlık teşebbüsü bu çabalardan birisi olmuştur.

 

4: ΙΙ.GÖKTÜRK DEVLETİ:

 

* 50 yıllık fetret devrinden sonra Aşına ailesinden kutlug kağan merkez olmak üzere ΙΙ.Göktürk Devletini kurmuştur. İlteriş(derleyen-toplayan)unvanını alan Kutlug, kardeşi Kapganı Sad diğer kardeşi Tosifu yabgu tayin etmiştir. Tonyukuk ise Ayguci/Ayguçi (devlet müşaviri)

* İlteriş Kağan Çin’e sayısız seferler düzenledi. Ülke ekonomik ve kültürel yönden gelişti. İlteriş 692’de öldüğünde oğulları Bilge ve Kültegin küçük olduklarından Kapgan Kağan geçti. Onun zamanında(692–716)Doğu ve Batı Göktürkleri bir idare altında birleştirildi. Türk birliği sağlandı. Bu dönemde Çine sayısız seferler düzenlenerek bu devlet sindirildi. Kitanlar ve Kırgızlar egemenlik altına alındı. Kapgan Kağan 716’da Çin’in kışkırttığı Bayırkular tarafından öldürüldü.

* Kapgan Kağan’dan sonra oğlu İnal Kağan yerine geçti. Ancak devleti toparlayamadı. Bunun üzerine Bilge ve Külteğin kardeşler bir ihtilalle yönetimi devralmak zorunda kaldılar.716’da Bilge Kağan hükümdar, Kültegin Göktürk orduları komutanı Tonyukuk’ta Ayguciliğe getirildi. Bilge Kağan zamanında (716–734)devlet yeniden eski gücüne kavuştu.720’de Bilgr Kağan Çin’e büyük bir sefer düzenleyerek Çin’in kuzeybatısını ele geçirdi.

* Tonyukuk’un 725’ten sonra Külteginin de 731’de ölmesiyle yalnız kalan Bilge Kağanında 734’te ölümüyle Göktürk devletinde çöküş belirtileri başlamıştır. Bilge Kağan’dan sonra başa geçen küçük kardeşi Tengrih Han (740)dağılmayı önleyemedi. Bu karışıklıklardan yararlanan Basmiller, Karluklular ve Uygurlar 742’de Göktürkleri ortadan kaldırarak Basmil başbuğunu Kağan ilan etmişlerdir.745’tede Uygurlardan Kutluk Bilge Kül Hakan olmuştur. Böylece Ötüken’de Uygur devleti dönemi başlamıştır.

 

5: UYGUR HAKANLIĞI

 

* 745’te ΙΙ.Göktürk devletini ortadan kaldırarak Ötüken de bir devlet kuran Uygurlar 10 Uygur olarak anılmışlardır. Başkentleri Orhun nehri kenarındaki Ordu-balık şehridir. Kutluk Bilge Külün 747’de ölümüyle yerine Moyen-çor Uygur hakanı oldu. Onun zamanında(747–759)sınırlar genişledi. Çin üzerinde nüfuz arttı.751’de Talas savaşından sonra Çin’in tarım havzasından çekilmesiyle bu bölge Uygurların eline geçti. Çin’de iç karışıklıklar oluştu. Moyen-çor Çin imparatorun kızıyla evlendi.

* Moyen-çordan sonra yerine oğlu Böğü Kağan geçti(759–779).Böğü Kağan Tibetlilerin saldırısına uğrayan Çin’i kurtardı. Onun zamanında 763’te Mani dini resmi olarak kabul edildi. Böğü Kağanın 779’da öldürülmesi ile yerine Tung Baga Tarkan(779–789),Kırgızları yenen ve kanun yapıcılığı ile bilinen Böğü Tarkan Çinli bir prensesle evlendi. Yerine Külük Bilge Kağan daha sonrada Kutluk Bilge Kağan hükümdar oldu.

* Ekonomik ve kültürel yönden Çin’i korumayı gelenek haline getiren Uygurlar son zamanlarda Tibet’lerin saldırılarını durduramaz hale geldiler.9.yüzyılın başlarından itibaren Maniheizmin etkisiyle hayat felsefeleri değişen Uygurlar, ekonomik sıkıntıların ilavesiyle iyice gerilediler. Nihayet 840’ta Kırgızlar Uygurları yıktılar. Devleti yıkılan Uygurlar İç Asya’ya göç ettiler. Bir kısmı Kansu’da bir kısmı da Doğu Türkistan’da devletler kurdular.

 

Ш.Kansu(Kan-çou /Sarı Uygurlar):1226’da Moğol egemenliğini kabul ettiler. Doğu Türkistan(Turfan)Uygurları 1209’da Cengiz Hana bağlanmış.1368’e kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.

 

DİĞER TÜRK DEVLETLERİ VE TOPLULUKLARI

1.      KIRGIZLAR

 

Asya Hunları zamanında Baykal gölünün batısında yaşamışlar.5–6.asırlarda Türkleşmişlerdir. Göktürklerin ve Uygurların idaresi altında kalan Kırgızlar 840’ta Ötüken’de kendi devletlerini kurmuşlardır. Kitanlar tarafından eski yurtlarına sürülen Kırgızlar(920)1207’de Cengiz Han,1217’deise Ço-çi’nin hâkimiyetini tanıdılar.

2.      TÜRGİŞLER

 

Batı Göktürklerin bir koludur. Göktürkler yıkılınca Türgişler diğer on-ok boylarını kendi idarelerinde birleştirdiler.ІІ.Göktürk devleti kurulunca tekrar Göktürk egemenliğini tanıdılar.717 yılında bağımsız olan ve başkent olarak Balasagun şehrini seçtiler. Emevi-Arap ordularının ilerleyişini durdular.732’de Buhara yı zapteden Türgişler Çin entrikalarına maruz kalarak Kara ve sarı diye ikiye ayrılmışlardır.766’da Karluk egemenliğini kabul ettiler.

3.      KARLUKLULAR

 

Göktürklerin bir koludur. Uygurlarla beraber ІІ.Göktürklerin yıkılışında rol oynadılar. Orta Asya hâkimiyeti için Çin ile Araplar arasındaki 751 Talas savaşında Çin’in yenilmesini sağladılar. Uygur devletinde yöneticilik görevinde bulundular.840’ta Uygurlar yıkılınca Karluk yabgusu “Kara han”  unvanını aldı. Bundan sonra Balasagun civarındaki Kara ordu şehrini başkent yaparak bağımsız oldular. Karluklular İslamiyet’i kabul ederek ”Türkmen” adını taşıyan ilk Türk kitlesi oldular ve Kara hanlı devletinin kuruluşunda önemli rol oynadılar.

 

4.      OĞUZLAR

 

* Oğuz sözü kabileler anlamına gelmektedir. Tola ve Selenga ırmakları çevresinde yaşayan oğuzlar önceleri Göktürklere bağlı kaldılar. Göktürklerden sonra Uygur egemenliğini kabul ettiler.10–11.asırlarda Hazarın doğusunda yaşadılar. Kıpçak Hazar ve Karluklarla mücadeleyi kaybedince Kara denizin kuzeyinden batıya göç ettiler.11.Asırda Tuna’yı aşarak Romanya(Dobruca)ve Vardar ovası bölgesine yerleştiler. Bugünkü Gagavuzların ataları bu uzlardır. İlk dönemlerde ana topluluktan ayrılan ve batıya giden Oğuzlar ikiye ayrılmıştır.

* Kuzey yolunu takip edenler; Kuzey Kafkasya ve İtil boylarına geldiler. Bunlar Ogur(Oğur) adıyla anıldılar. Bunlar İtil-Volga Bulgarları devletinin kuruluşunda rol oynadılar.   

* Güneye giden Oğuzlar ise İslamiyet’i kabul ederek Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin kuruluşunda rol oynadılar. Bugünkü Türkmenistan, İran, Irak, Azerbaycan ve Türkiye Türkleri Oğuz soyundandır.

 

5.      SABARLAR

 

* Asya Hun İmparatorluğuna bağlı Türk topluluklarındandır.5.-6.Asırlarda batı Sibirya ve Kafkasya’da tarihi rol oynadılar. Avarların baskısıyla 5.asrın ikinci yarısında batıya göç ettiler.6.yüzyılın başlarında itil havzasına yerleştiler. Samanilerle anlaşarak Bizans’a karşı savaştılar(516).557’de Avarlardan ağır bir darbe alan Sabarlar daha sonra Göktürk hâkimiyetini benimsediler. Not(İstanbul’u fethetmek isteyen Türk devletleri; Avarlar, Avrupa Hunları, Sabarlar, Batı Göktürk dev, Selçuklular ve Osmanlı devleti)    

 

6.      AVARLAR

 

* 4.yüzyılda Orta Asya da devlet kurdular. Bu devletin 552’de Göktürklerce yıkılmasıyla batıya göç ettiler(558).Kafkaslara gelerek Bizans’la mücadele ettiler. Tuna bölgesini işgal eden Avarlar Macaristan ve Romanya’ya yerleşerek Orta Avrupa’da büyük bir devlet kurdular(562).582’de Bayan Kağan Frankları ağır bir yenilgiye uğrattı. Avrupa’daki 200 yıllık Avar hâkimiyeti döneminde 619 ve 626’da iki defa İstanbul’u kuşattılar.

Avarlar 805’te Franklar tarafından yıkıldılar. Ancak Avar etkisi uzun süre devam etmiştir.

7.      HAZARLAR

 

* Hazar kelimesinin anlam”gezen, dolaşan”anlamındadır.7.-10.yüzyıllar arasında Kafkasya’da ve Kara denizin kuzeyinde güçlü bir devlet kurdular. Hazarlar Sabarların bir devamıdır.630’da Batı Göktürklerin yıkılmasıyla bağımsız oldular.8.yüzyılda Arap ordularının Kafkaslarda ilerlemesine engel oldular. Ayrıca bu dönemde ticari faaliyetleri oldukça ileri seviyedeydi. Gök Tanrı dininde olan Hazarların bazı yöneticileri Museviliği kabul ettiler. Musevilikten gelişen Karay mezhebine mensup olan Hazar Türkleriyle diğer bazı Türk toplulukları Karaim ismiyle anılmışlardır. 

 

 

 

8.      PEÇENEKLER

 

* Göktürklere bağlı topluluklardandır. Isık Gölü-Baykaş dolaylarında yaşadılar. Göktürklerin yıkılışından sonra Sibirya’ya çekildiler.9.-11.yüzyıllarda batıya yayıldılar. Macarları yurtlarından sürerek Don-Kuban civarına geldiler. Uzun süre Rusların Kara denize inmelerine engel oldular.

* 11.yüzyılda Uzların ve Rusların baskısıyla Bizans topraklarına girerek Bizans’ı tehdit ettiler. İzmir’deki Çaka Beyle ittifak yaparak Bizans’ı ortadan kaldırmayı teşebbüs ettiler. Ancak Bizans’ın anlaştığı bir başka Türk kavmi olan Kumanların saldırısıyla ağır bir darbe aldılar(1091).1091’den sonra bir daha toparlanamayan Peçenekler; Uzlar, Macarlar ve Kumanlar arasında eridiler.

Not: Peçenek’ler Malazgirt savaşında Bizans ordusunda paralı olarak görev alıyorlardı. Savaş esnasında saf değiştirerek savaşın kaderini etkileyen bir Türk kitlesidir.

                              

9.      UZLAR

 

* Oğuzlardan bir kısım uzlar 860-870’lerde Peçeneklerin yurdunu işgal ederek batıya yönelmişlerdir.1048’den sonra Özü bölgesine yerleştiler. Ancak Rus Kinezliklerince püskürtüldüler. 1060’taki bu yenilgiden sonra 1065’te Bizans ve Bulgar direnişini kırarak Tuna’yı geçtiler. Makedonya ve Trakya’ya gelen Uzlar burada tutunamadılar. Bugün Romanya ve Moldavya’da yaşayan Gagavuzlar Hristiyanlaşmış ancak Türklüklerini yitirmemiş Uzlardır.

 

10.  KUMANLAR(KIPÇAKLAR)

 

* Kuman ismi Türk lehçesinde sarımtırak, solgun anlamına gelir. Kıpçak adı ise” öfkeli, birden kızan ”şeklinde ifade edilir. Kumanlar Türklerin sarışın tipidir. Kıpçak kitlesi batı Göktürk topluluklarındandır.10.asırdan sonra Güney Rusya ve doğu Avrupa bölgelerine yerleşmişlerdir. Kuman egemenliği 1080’lerde Balkaş Gölü-Talas havalisinden Tuna’ya kadar yayılmışlardır. Bu bölge “Kıpçak Bozkırı” diye isimlendirilir. Kuman-Rus mücadelesi 1096’da başlamıştır. Gürcülerle de münasebetler kurulmuş, Gürcistan’da Kuman unsuru artmıştır.

* Kıpçaklardan bazıları Selçuklu hizmetine girdiler. Azerbaycan Atabeyliğinin kurucusu İldeniz bir Kıpçak Türküdür. Kıpçaklar Harzemşah ordusunun temelini oluşturdular. Mısır-Memluk devletinin kuruluşunda rol oynadılar. Kıpçakların bir kısmı Altınorda devletinin ana unsurunu oluşturdular. Moğolların Türkleşmesini sağladılar.16.yüzyılın ikinci yarısında Dobruca’da bir Türk devleti kurdular. Bu devlet Osmanlılarca ilhak edilmiştir. 

 

11.  OGURLAR(OĞURLAR-BULGARLAR)

 

Milattan önceki dönemlerde Oğuzlardan ayrılarak batıya giden bazı kavimler Oğur(Ogur)diye anılmışlardır. Oğurların aslı Oğuzlardır. Kafkaslar ve Kara denizin kuzeyinde yaşayan Oğurlar 5.asırda Avrupa Hunlarına,6.asırda ise Avarlara bağlı bir şekilde varlıklarını sürdürdüler. Göktürklerin Avarları mağlup etmesi üzerine 6.asır sonunda Dinyeper’den İran’a kadar uzanan bölgede bağımsız devlet kurdular. Devlet kurucusu Kubrat ölümünden sonra 642’de Bulgar birliği parçalandı. Bir kısmı Hazarlar arasında eridi. Hazar hâkimiyetini benimsemeyenler ise kuzeye ve batıya gittiler. Kuzeye gidenler İtil-Volga Bulgarlarını kurdular. Batıya gidenler Balkanlarda Tuna Bulgar devletini kurdular. İtil Bulgarları 10.asırda İslamiyet’i kabul ederken, Tuna Bulgarları da 9.asır ortalarında Hıristiyanlaştılar, Slavlaştılar.

 

12.  KİMEK HAKANLIĞI

 

Kimek Hakanlığı İrtiş boylarında oturan İmek, Tatar, Balandur, Lankas, Eclad gibi Türk boylarının bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Kinek yurdu 11 bölgeye ayrılmış olup Hakana bağlı amiller(yardımcılar)birer boy beyi idi.

 

13.  AKHUNLAR(EFTALİTLER)

 

Batı kaynakları Akhunları Hınların bir soyu olarak görmüş bu yüzden bu ismi vermiştir. Çin tarihleri Akhun devletine Ye-Da adını vermişlerdir. Akhun devleti 5.yüzyıl ortalarında Amuderya nehri civarında parlamıştır. Akhunlar hükümdarı Akşunvar Sasani İmparatoru Firuz’u 484’te mağlup etti. Eftalit adı Akhunların bir başka hükümdarının ismin den kaynaklanmaktadır. Bizans kaynaklarına göre Batı Göktürk hükümdarı 562’de Akhunlar üzerine yürümüştür. Göktürklerin Akhunlar üzerine yaptıkları seferlerde zaman zaman Sasanilere yardımcı olmuşlardır.568’de ise Akhunlar Göktürkler tarafından ortadan kaldırılmıştır. 

 

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET

 

A ):DEVLET YÖNETMİ

DEVLETİN TANIMI VE ÖGELERİ

 

Devlet kavramının Lugat anlamı talih, kut, mevki, zenginlik, hükümet ve ülkesi, hükümet süren sülale ve bir hükümet idaresinde teşkilatlandırılmış siyasi topluluk şeklinde açıklanmaktadır. Geniş anlamıyla devlet belirli sınırları içinde toprağı olan bir hükümet idaresinde kanunlara göre teşkilatlanmış olan müstakil(bağımsız)topluluklara denir. Bir başka ifadeyle bir ülkede bir hükümete ve ortak kanunlara bağlı yaşayan bir milletin ya da milletler topluluğunun oluşturduğu siyasi topluluktur.

Prof. Dr Aydın Taner’i Türk Devlet Geleneği adlı eserine göre Devlet Öğeleri Şunlar

1.       Topluluk(millet)

1.       Ülke

2.       Devlet Kudreti(Egemenlik)

3.       Politik Örgütlenme

Genel olarak devlet olmak için gerekli olan unsurları şöyle sıralamak mümkündür.

1.       Millet

2.       Vatan

3.       Hâkimiyet(Egemenlik – Hükümranlık)

4.       Siyasi Teşkilatlanma

5.       İstiklal ( Bağımsızlık )

 

1.MİLLET

 

Aile; kan akrabalığına dayanan en küçük topluluktur. Millet ise kültür akrabalığına dayanan milli ve manevi değerlerle bütünleşmiş en yüce topluluktur. Türklerde millet kavramı Türk tarihi ile başlamıştır.”Türk milleti millet olsun yok olmasın”diye Tanrı İlteriş Kağanı Türk milletinin başına getirmiştir.

Bu ifadeler, Kültegin kitabesinde”Türk milleti yok olmasın ve bir millet olsun diye babam İlteriş Kağan ile Anam İl-Bilge Hatunu Tanrı, tepesinden tutmuş ve insanoğlunun üstüne çıkartmış şeklinde belirtilmiştir. Türklerde millet kavramını karşılayan budun tabiri vardır. Eski Türklerde “Bod”sözü müstakil, ili olan ve Kağanlı bir Türk toplumu anlamına geliyordu. Devleti kuran ve devlet başkanını başarılı kılan Türk bodunudur.

 

2.VATAN ( ÜLKE – YURT )

 

Türklerde vatan kavramının karşılığı Lilüş(uluş)olarak tabir edilmekteydi. Yurt sözü de vatan kavramını karşılıyordu. Türklerde devletin toprağı kutsaldır. Türklerin “kutsal yer ve suları, devlet ve vatan toprağıdır.”Türk kültüründe vatan; Türk Tuğlarının ve Al bayrağının dalgalandığı yerdir. Türklerde ülke hükümdar ailesinin mülkü değil bütün milleti ortak toprağıdır. Bu vatanseverlik anlayışının ilk örneğinin M.Ö.209’da Moğol-Tunguzların toprak isteklerinin“Toprağın devletin temeli olduğunu ve verilemeyeceğini ifade etmiştir.(Mete Han)

 

3.HÂKİMİYET ( EGEMENLİK – HÜKÜMRANLIK )

 

Ülke dahilinde en üstün kuvvettir. Emretme niteliğindeki devlet kudretidir. Hâkimiyet şekilleri arasında ortak özellikte üç tip özellik tespit etmek mümkündür.

1.      Gelenekçi Hâkimiyet

2.      Karizmatik     //

3.      Kanuni          //

Türk hâkimiyet telakkisinin bunlardan karizmatik tip olduğu kabul edilmiştir. Belgeler Türk hükümdarına idare etme hakkını Tanrı tarafından verildiğini göstermektedir. Asya Hun İmparatorunun unvanı Gök Tanrı'nın güneşin, ayın tahta çıkardığı Tanrı Kut'u Tanhu idi.

Avrupa Hun devletinde Tanrı Ares’in kılıcı hikâyesi ile Sofya’da Hun ve Bizans elçileri arasında çıkan tartışmada Attila’nın ilahi menşe’inden geldiği ifade edilmesi ve Akatir kralının Attila’yı Tanrı'ya benzetmesi aynı anlayışı ortaya koyar.

Göktürk Hakanları da öyle idi.”Tanrı ya benzer, Tanrı da olmuş Türk Bilge Kağan ile Anam Hatunu Tanrı tahta oturttu. Tanrı irade ettiği için Kut'um olduğum için Kağan oldum.”

Tuna Bulgarlarında hükümdarın Tanrı tarafından tahta çıkarıldığı kabul edilmiştir. Hazar Hakanlarının Tanrısal bir hayat yaşadıklarına inanılmıştır. 

Kut Anlayışı

Eski Türklerde siyasi iktidar kavramı Kut tabiri ile ifade edilmiştir. Ünlü siyaset kitabımız Kutadgu Bilig’de şu kayıtlara rastlanır; Kut’un tabiatı hizmet şiarı adalettir. Fazilet ve kısmet kut’tan doğar. Beyliğe yol ondan geçer. Her şey kut’un eli altındadır. Hükümdarlar iktidarı Tanrı’dan alırlar. Görüldüğü gibi Türklerde hâkimiyet telakkisi ilahi menşelidir. Gök Tanrı Türk milleti içinden bir aileye hâkimiyet hakkı vermiştir.

 

4.SİYASİ TEŞKİLATNMA( Politik Örgütlenme )

 

Bu örgütlenme yasama, yürütme ve yargı organlarının il; müstakil, teşkilatlı millet demektir. Türk ili, ülkesi, milleti, töresi ile varlığını sürdüren siyasi bir kuruluştur. Teşkilatçı bir yapıya sahip olan Türklerde zamanla Türk devlet geleneği oluşmuştur.

 

5.İSTİKLAL(Bağımsızlık)

 

İstiklalden mahrum bir millet ve devlet düşünülemez. Asya Hun Devleti meclisinde M.Ö.58’de istiklalle ilgili şu kayıtları Çin yıllığı aktarmaktadır.”İstiklale karşı hayranlık duymak ve tabiyeti (bağlılık) yüz kızartıcı saymak bizim geleneğimizdir. Atalarımızdan toprak-la birlikte devraldığımız istiklalimizi Çin ile uzlaşma pahasına feda edemeyiz”İstiklale verilen değer bütün Türk devletlerinde devam etmiş bunun en güzel örneğini kurtuluş savaşımızda yaşanmıştır.

 

TÜRKLERDE DEVLET ANLAYIŞI

 

Tarihte 113’ü bulan Türk devleti kurulmuştur. Buna bakarak Türklerin devamlı devlet kurma yeteneğinden yoksun, istikrarsız bir millet olduğunu çıkarmak yanlıştır. Türk tarihinde Türk devlet geleneği içerisinde, devlet anlayışında bir kesinti olmadığı görülür. Prof. Dr. Aydın TANERİ’ YE göre tarih boyunca Türk devlet idaresinin ana ilkelerini şöyle sıralamak mümkündür.

1.      Devlet hayatında geleneklere bağlılık

2.      Gelenekçilikle ilericiliğin birleşmesi, hamlecilik

3.      Devlet kadrolarının uzmanlardan oluşması ve halka açık olması

4.      Yönetimde istikrar ve memuriyetlerde uzun süre bırakılmak

5.      Danışma kurumu(bilime ve bilim adamlarına saygı)

6.      Disiplin, protokol ve denetim ilkelerinde titizlik

Türk devletlerinin kuruluşunda gök, yer ve insan üçlüsü hâkim olmuştur. Göktürk kitabelerinde"yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer(kara toprak)yaratıldıktan sonra ikisi arasın da insanoğlu yaratılmış. İnsanoğlunun üzerine atalarım Bumin ve İstemi Kağan hakim olmuş Türk devlet ve töresini kurmuşlar."Şeklinde kayıtlar bulunmaktadır.

Türkler il’e ve devlete kağandan daha fazla önem vermişlerdir. Devletin yıkılması büyük bir acı kaynağıdır. Devletin kuruluşunda az söz eden Türkler yıkılışında daha çok söz etmişlerdir.

Türk devlet ve istiklalinin devamlılığı hakkında Bilge Kağanın şu sözleri oldukça anlamlıdır."yukarıda gök çökmedikçe aşağıda yer yarılmadıkça ey Türk milleti senin devletin ile töreni kim yok edebilir."

Eski Türk devletlerinde siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel sorunlar Toy veya Kurultay adı verilen meclislerde karara bağlanırdı. Devlet teşkilatı ikili sisteme göre kurul- muştur. Bu teşkilatlanma sağ-sol, kuzey-güney, doğu-batı şeklinde olmuştur. Genellikle sağ kolun üstünlüğü kabul edilmiş ve hükümdar burada oturmuştur. Diğer bölümlerin başında Şad, yabgu unvanlı idareciler bulunmuştur. Bunlardan başka idari işleri yürüten Buyruk(bakan), Tudun(vali) ve Subaşı(ordu komutanı)gibi görevlilerde vardı. Hükümdarların yetkisi sınırsız değildir. Töre(yazılı olmayan hukuk kuralları)denilen ortak idari ve hukuki düzene göre devlet yönetilirdi.

Hükümdarın iki önemli özelliği bilgelik ve Alplik (kahramanlık)idi. Hükümdarlık alametleri; Otağ, Örgin(taht),Tuğ(sancak),Davul ve Kotuz(sorguç)idi.

 

TÜRK CİHAN HÂKİMİYETİ ANLAYIŞI

 

İlk Türk devletlerinde fetihlerin temel felsefesi dünyayı bir hükümdarın idaresinde birleştirmeyi hedefleyen cihan hâkimiyeti anlayışı idi. Türkler hâkimiyetin kendilerine tek Tanrı tarafından verildiğine inanmışlardı.

 

TÜRKLERDE SARAY ANLAYIŞI

 

Türklerde saray sözü kullanılmadan önce kağanın oturduğu yer veya otağını kurduğu karargâh anlamında ordu sözü kullanılmıştır. Saray sözünü ise ilk defa Kutadgu Bilig’de kullanıldığı bilinmektedir. Türkler sarayı bir yapıdan ziyade devlet teşkilatının iç ve dış merkezleri olarak görmüşlerdir. Eski Türklerde saray sözünün karşılığı olarak “ karşı” kavramı da kullanılmıştır.13 yüzyıldan itibaren saray sözü daha yaygın kullanılmaya başlanmıştır. Saray; iç, dış ve harem olmak üzere üç bölüme ayrılmış olup devlet ve hükümet erkânı hizmetlerini burada yürütürlerdi.

Kağan’dan sonra en büyük rütbe yabgu’luktur. Bundan sonra buyruklar, damgacılar, danışmanlar, hazinedarlar, elçiler, kılavuzlar, sanatkârlar, tabipler, falcı, müneccim, kapıcılar ve işçiler olarak sayılabilir. Kağandan halka doğru Türk büyükleri şöyle sıralanıyordu: Kağan => Buyruklar => Beyler => Halk => Millet

 

TÜRKLERDE ORDU ANLAYIŞI

 

Türklerde halk ile ordu düzeni aynı olduğundan barış zamanında sivil ve ordu düzeni diye bir ayrım gözetilmemiştir. Bu açıdan ordu bir millet, millet de bir ordu düzeninde yaşamıştır. Hazarlar hariç tutulursa Türklerde ücretli olmayan daimi bir ordu anlayışı vardır. Türk Kara Kuvvetlerinin de kuruluş tarihi olarak kabul edilen M.Ö 209 tarihinde Mete Han döneminde 10’lu sisteme göre ilk Türk ordusu kurulmuştur.

Bu ordunun en büyük askeri birliği 10.000 kişilik bir süvari birliği olup binlere, yüzlere ve onlara ayrılmıştır. Tabgaç, Göktürk ve Uygurlarca Tümen denilen bu on binliklere Tümenbaşı, binliklere binbaşı, yüzlüklere yüzbaşı, onluklara onbaşı,

Hun, Göktürk ve Uygurlarda ordu boy düzenine göre kurulmuştur.24 Oğuz boyunun ayrılmasında ikili, dörtlü, altılı ve 24’lü esası uygulanmıştı. Mete Han’ın 24 Tümenlik ordusu muhtemelen 240 bin kişiydi. Türklerde ordu komutanları Kağanların küçük kardeşleri olan Şad’la idi. Geniş bölgelerde birçok Şadla bulunmuş bunların başına da Yabgu, Külçür, Apa Tarkan gibi başkomutanlar getirilmiştir. Şad’lar Kağanın küçük kardeşleri, Yabgular ise Kağanın büyük kardeşleri idi. Türk ordusunda disiplin tamdı. Ordular genel de kalabalıktı.

Türk ordusunun başlıca silahları ok ve yaydı. Miğfer ve zırh giyen Türk askerleri at sayesinde süratli manevra yeteneğine sahip oldukları için uzaktan savaşı tercih etmişlerdir. Mete Han zamanında kullanılan ıslıklı oklar meşhurdur. Türkler at üzerinde 4 tarafa isabetli ok atmada ustaydılar. Diğer savaş araçları süngü, kılıç, mızrak vb... Her Türk kadını ve erkeği ata binmeyi ve silah kullanmayı bilirdi. Töreleri uğruna canlarını hiçe sayabilen Türkler için Çin kaynakları şu ifadelere yer verirler;”Türklerde savaşta ölmeyi şeref sayarlar, hastalanarak ölmekten utanırlar.” Ordu zinde tutmak için sürek avları halinde tatbikatlar yapılırdı.

Türklerde savaşlarda çeşitli taktikler uygulamışlardı. Bu harp usullerinden en önemlisi Turan taktiği( kurt oyunu)idi. Bu taktiğin iki önemli özelliği sahte ricat(geriye dönme) ve pusuya düşürmektir. (iki Türk devleti karşı karşıya gelirse o zaman yıpratma savaş taktikleri ve değişik yöntemler uygulanırdı.)Genelde harp taktikleri 2 esasa dayanır; 1.si keşif seferleri, 2.si yıpratma savaşlarıdır.

Türk ordusu uzun seferlerde dayanıklılığı her türlü iklim şartlarına göğüs gerebilmesi ve üstün silahlarıyla yabancı devletler tarafından da taklit edilirdi. Savaşlarda ele geçirilen ganimetler(yağma)belirli usullere göre üleşilirdi(paylaşılırdı).Yağma töresi gereğince herkes damalı okunu sapladığı evi veya eşyayı yağmalardı. Böylece karışıklık çıkmazdı.

                                                                                                    

             SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT

 

Türk ailesi baba, eş ve çocukların aynı yerde oturduğu küçük aile tipindeydi. Evlenerek ayrı ev kuran çocuklar hisselerini alarak ayrılırlar. En küçük çocuk baba evinde kalırdı. Tek evlilik yaygındı. Evlenmelerde erkek tarafı kızın ailesine başlık(kalın)verirdi. Ailenin yaşadığı çadırlarda ateşin yakıldığı yer kutsal sayılırdı. Sosyal hayatı düzenleyen hukuk kurallarına ”töre”adı verilirdi. Bahar mevsiminde kurban törenleri yapılırdı. Hunlar zamanında 5.ayda atalar, yer ve gök için kurbanlar kesilir ibadet edilirdi. Hunlar ve Uygurlarda görülen bu bahar bayramının Türkler tarafından Orta Doğuya getirildiği ve nevruz bayramının kaynağı olduğu tahmin edilmektedir.

Ekonomi büyük ölçüde hayvancılığa dayanıyordu. Başta Çin olmak üzere hayvan ticareti önemli bir paya sahiptir. Çin’le Hunlular arasındaki ticari ilişkiler çerçevesinde Çin sınırlarında at pazarları kurulmuştur. Kağanların ve oğullarının büyük at sürüleri bulunmaktaydı. Hayvancılıkla geçim göçebeliği de beraberinde getirmiştir. Göktürkler zamanında Çin’le ticari ilişkiler gelişmiş, Uygurlar zamanında da daha da ilerlemiştir. Çin’le yapılan ticarette an büyük takas hayvan ve ipekti. İpek ticareti Orta Asya ticaretinde önemli yer işgal ediyordu. İpek batıya ipek yolu güzergâhıyla sevk ediliyordu.

Hayvancılıktan sonra ekonominin temel kaynağı ziraattır. Arkiyolojik kazılarda sulama kanallarına rastlanmıştır. Hunlar ve Göktürkler dönemlerine ait tahıl ambarlarına rastlanmıştır. Göktürklerin Çinlilerden bazen ziraat aletleri ve tohumluk talebinde bulundukları bilinmektedir. Çin kaynaklarında Uygurlardaki sebze meyve bahçelerinden bahsedilir. Altaylar çevresindeki zengin demir ve altın yatakları Türklerce işletilmiştir. Demircilik sanatına bağlı olarak silah sanayiside gelişmiştir. Gümrük vergileri, madenlerden alınan vergiler, bağlı devletlerin vergileri ekonomik bakımdan önemliydi.

 

TÜRKLERDE DİN ANLAYIŞI

 

Türkler tek Tanrı düşüncesine erken çağlarda erişmişlerdir. Şimdiye kadar Şamanizm ve Totemizm de Türklerin dinleri arasında sayılmıştır. Son araştırmalar Şamanizm ve Totemizmin Türklerin dinleri arasında olmadığı ispatlanmıştır. Türklerin tabiat kuvvetlerine inandıkları ve atalar kültüne saygı duydukları bilinmektedir.

 

 

Ø       Totemcilik Meselesi

Tıpkı Şamanizm gibi son araştırmalarda Türklerin dini inançları arasında bulunmadığı görülmüştür. Totemcilikte ruhun ölmezliğine inanılmadığı halde Türklerde ruh ebedidir. Totemcilikte görülen ve her dokunduğu şeyi kutsallaştıran “mana telakkisi”Türklerde yoktur. Totemcilikte ana hukuku geçerli iken Türklerde baba hukuku esastır. Bir kılan dini olan dini olan Totemcilikte mülkiyet ortaklığı olduğu halde Türklerde özel mülkiyet vardır.

Ø       Şamanlık Meselesi

Bir sihir karakterine sahip olan Şamanizmin bir din olmadığı bilinmektedir. Şamanizm de bütün dünya iyi ve kötü ruhların etkisi altındadır. Şaman(Kam)yapılan ainlerde bu ruhlarla temasa geçip iyi ruhların faydasının devamını, kötü ruhların da zararlarını önleyen kişidir. Şamanlığın İrsi olduğuna inanılmıştır. Şamanlık bir çeşit sihirbazlıktı. Uygurlar sihir ilmini bilenlere KAM derlerdi.

Türklerin Eski İnanışları

Eski Türk inanç sistemini üç grup halinde incelemek mümkündür.

1):Tabiat Kuvvetlerine İnanma:

 Türkler tabiatta bazı gizli güçlerin bulunduğuna inanmışlardır. Dağ, ırmak, deniz gibi kavramlar Türkler için aynı zamanda birer ruh olup yer – su adını alıştır.

2):Atalar Kültü:

Türkler de atalara ait hatıralar kutlu sayılmıştır. Bu saygı baba hukukunun bir belirtisidir.

3):Tek Tanrı(Gök Tanrı)dini:

Gök tanrı inancına göre hükümdar Gök Tanrıca görevlendirilir. Dünyayı onun adına yönetirdi. Bu inanca göre hükümdarı tahta çıkaran, can veren, öldüren ve ödüllendiren Gök Tanrıdır. Buna göre Türkler Gök Tanrıyı eşi benzeri olmayan ve insanlara hükmeden ulu varlık olarak görmüşlerdir. Gök Tanrıyı herhangi bir şekilde tasavvur etmedikleri için putlarda yapmamışlardı. Gök Tanrı tektir. Bir tanrıça yoktur. 

Türklerde ölümden sonra öbür dünyada hayatın devam ettiğine inanırlardı. Mezarın üstüne hayattayken öldürdüğü düşmanların sayısını temsilen BALBAL denilen heykelcikler dikilirdi. Cenaze törenlerine YUĞ adı verilirdi. Mezarların belli olması için KURGAN denilen tümsek yapılar oluşturulurdu. Türkler arasında Budizm, Manihaizm, Taoizm, Hristiyanlık ve Musevilik gibi dinler de sınırlı da olsa yayılmıştır. 

 

TÜRKLERDE TOPRAK VE VATAN ANLAYIŞI

 

İlk Türk devletlerinin kısmen de yerleşikte olsa göçebe hayat tarzı ve geleneklerine göre bir toprak mülkiyeti anlayışına sahip oldukları bilinmektedir. Eski Türklere göre halk ile toprak devleti oluşturan iki önemli unsurdur. Halk toprağı toprakta halkı tamamlayarak devleti oluşturmuştur. Devletin toprağı ve Vatanı kutsal sayılmıştır. Türkler de ülüş sözü önemli bir devlet deyimidir. Ülüş içindeki insanlarla beraber düşünülen bir vilayet veya büyük bir eyalet demektir.

 

TÜRKLER DE DÜŞÜNCE, AHLAK, YAZI, EDEBİYAT, EĞİTİM-ÖĞRETİM, İLİM VE ADALET ANLAYIŞI

 

Türk düşüncesinin temeli gök, yer ve insan unsurlarına dayanmış bu üç unsur tek vücut olmuştur. Kaşgarlı Mahmut’un ünlü divanında şu kayıtlar görülmektedir.

”Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu gördüm onların mülkleri(devletleri) üzerinde göklerin feleklerini döndürmüş bulunduğunu gördüm. Tanrı Türkleri yeryüzünün hakanı yaptı. Türklere Türk adını verdi. Yeryüzüne hükümdar kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı. Dünya milletlerinin idaresini onlara verdi.”   

Prof. Dr. İbrahim KAFESOĞLU Türk Milli Kültürü isimli eserinde; Türklerde düşünce ve ahlak anlayışını şöyle dile getirmektedir.”Eski Türk’e at insan ruhunu okşayan iki beşeri imkân sağlamıştır. Birincisi at üstünde insanın kendisini başkalarından daha üstün hissetmesi, ikincisi ise atın sürati nedeniyle kısa zamanda istenilen yere ulaşabilme. Bozkırlı Türkler tarihte bu hususları gerçekleştiren ilk topluluktur.

Birincisi yani üstünlük duygusu cihanşümul anlayışının desteğiyle eski Türk’te Beylik gururunu yaratıyor. İkincisi de geniş ufuklara hükmetme arzusunu kamçılıyordu.

Türlerde ilimde, fende, mantık ve felsefede, edebiyat ve sanatta duygu ve düşüncelerini dile getirerek kültür ve medeniyette ilerlemişlerdir. Göktürk devrinde Buhara ve Belh dolaylarında birçok okullar yapılarak eğitim-öğretime önem verilmiştir. Türkler erken çağlarda 12 hayvanlı Türk Takvimi adıyla bir takvimi ve yönleri kullanarak tarih ve astronomi bilgisine sahiptirler. Uygurlar kâğıt imalini başarmışlar ve ilk matbaanın mucidi olmuşlardır. Uygurlardan Avrupa’ya matbaa Moğolların vasıtası ile gitmiştir.

Türkler sadece göçebe değil yerleşik medeniyete de geçmiş ve insanlığa hizmet etmişlerdir. Türk düşünce hayatının bize bıraktığı en önemli medeniyet ürünlerinden biri zaman hesabı diğeri de yön bilgisidir. Türklerde zaman hesabı başlangıçta ay yılına dayanan ve Göktürkler zamanında güneş yılına çevrilen 12 Hayvanlı Türk Takvimi her biri bir hayvan adıyla anılan 12 yıllık devre esasına göre düzenlenmiştir.

12 sayısı önemli olup günler, aylar ve yıllar ona göre hesaplanmıştır. Bir gün 12 kısma ayrılıp her birine çağ adı verilmiştir. Günün başlangıcı gece yarısı olup yılbaşı Ocak-Şubat aylarına rastlardı.12 Hayvanlı Türk Takvimin de yılların isimleri şöyledir. Tavuk, At, Tavşan, Öküz, İt, Domuz, Maymun, Yılan, Sıçan, Pars, Koyun Timsah.

2. önemli sayı 4 rakamıdır. Bu önemini 4 mevsim ve 4 yönden alır. Günümüzde kullanılan yönlerden doğunun karşılığı Türklerde “ileri”olup kutsal sayılmıştır. Törenlerde ve ibadetlerde gün doğusu önemli yer tutmuş sabah kutsal bir çağ(saat)olmuştur. Oğuz destanına göre Türklerde önemli işler tan ağarırken başlardı.(savaşlar özellikle tan ağarırken yapılırdı.) Batıyı ise Türkler gün batısı sözüyle karşılamışlar aynı zamanda batıya “geri”adı vermişlerdir. Beri olarak isimlendirilen güney için Göktürk kitabelerinde gün ortası anlamında “Kün ortası” denilmiştir. Kuzey ise Türklerde hem karanlığın hem de gecenin sembolü olduğundan Göktürkler “Tün ortası”(gece ortası)veya yarı olarak isimlendirmişleridir.

 

İLK YAZILI BELGELER VE TÜRKLERDE YAZI

 

Türklerin Orta Asya tarihleriyle ilgili olarak Çin kaynaklarından başka ilk yazılı belgeler Yenisey ve Orhun kitabeleridir. Türkler arasında yazının başlangıcı daha eskidir. Tass Ajansının Almaata kaynaklı bir haberine göre Tiyanşanlarda M.Ö 4.asra ait kayalara yazılmış Türkçe kitabeler bulunmuştur. Bu kitabeler Türk yazısını bilinenden 800 – 1000 yıl daha geriye götürmektedir. Hun Hükümdarı Mete’nin Çin devletine mektuplar gönderdiği bilinmekte ve bu mektuplarında eski bir Türk yazısı ile veya Çin yazısı ile yazıldığı tahmin edilmektedir. Eski Türkler yazıta Bengü(ebedi, ölümsüz)derlerdi. Bu nedenle bu belgelere Bengü taş adı da verilmiştir. Bu yazıtlar devlet tarafından yazdırıldığı için İl Bengüsü ismini de almıştır. Türklerin kullandığı ilk alfabe Göktürk alfabesi olup 38 harflidir.

Kitabelerden Kültegin Kitabesi akrabası yazar ve oymacı olan Yuluğ Tegin tarafından 20 günde yazılmıştır. Aynı yazar 735’te Bilge Kağan kitabesini yazmıştır. Vezir Tonyukuk’un Kitabesi 727 de dikilmiştir. Zengin ve güzel bir Türkçe ile yazılan bu kitabeler milletin ibret alması için taşa vurulmuş öğütler olmanın yanında Kağanlara ait olayları, hatıraları ve hizmetleri de sergilemektedir. Abideler ilk defa 25 Kasım 1893’te Danimarkalı Thomsen tarafından taşların bir cephesindeki Çin yazısından yararlanılarak( Tengri, Kültegin ve Türk kelimeleri okunmakla)çözülmüştür. Bunu Alman Rodloff takip etmişse de kitabelerin tam metni ilk defa 1922 de Thomsen tarafından yayınlanmıştır.

Türklerin kuzey Türkçe’sine ait bu alfabeden başka Güney Türkçe’sine ait yazıları da vardır. Uygur alfabesi adıyla bilinen bu yazı Soğdak yazısıdır. Mani dini ile birlikte ağdan sola doğru yazılan 14–18 harfli alfabeyi almakla Türkler önemli bir hata işlemişlerdi. Çünkü bu alfabe Türk dilinin özelliklerini ifadeye elverişli değildir. Uygur yazısı ile yazılan eserlerin çoğu Budist dini eserlerinden Türkçe’ye çevrilen eserlerdir.

 

 

 

TÜRKLER’DE SANAT ANLAYIŞI

 

Hun, Göktürk ve Uygur dönemlerinde güzel sanatların mimari, heykelcilik, resim, musiki, edebiyat ve el sanatları dallarında güzel ürünler verilmiştir. Türkler taşı, tahtayı, camı, çiniyi, deriyi, madeni ve yünü ince zevkle işlemişlerdir. Güzel sanatların plastik dalında ölmez eserler veren Türkler edebiyatta da aşk, ölüm, hasret, doğa sevgisi, kahramanlık, yiğitlik ve ahlak gibi duyguları işlemişlerdir.

 

Ø       Türklerde Teknik – Sanat Hayatı

Türkler madencilik, dokumacılık, silah sanatı, kâğıt, resim vb alanlarda ilerlemeler kaydetmişlerdir. Türk mitolojilerinde Altın Dağ, Gümüş Dağ, Demir Kapı, örs, çekiç, körük, demirci, körükçü gibi maden sanatına ait birçok tabirler geçmektedir. Bu durum Türklerde maden sanatının çok önceden icra edildiğini göstermektedir. Türklerde demircilik kutlu bir sanattır. Ergenekon’dan bu kutlu ve milli sanatları sayesinde çıkarak devlet olmuşlardır. Bu nedenle yakın zamana kadar bu çıkış milli bayram olarak kutlanmaktadır.

Türklerin dokumacılık tekniğini erken çağlarda geliştirdikleri ve bu teknikte Istar denilen el tezgâhlarında halı, kilim, çulak, dolak, heybe, torba, çadır hatta elbiselik kumaşlar dokudukları bilinmektedir. Keçe ve çadır sanatında oldukça ileri gidilmiştir.

Türklerde kâğıt ve matbaanın kullanıldığını belgeleyen birçok buluntular ortaya çıkmıştır. Bugün Berlin, Londra, Moskova müzelerinde bulunan kâğıt belgeler bunu doğrulamaktadır. Türkler samandan, odundan, paçavradan ve hatta 750’de ipekten kâğıt imalini biliyorlardı. Kâğıt imali Göktürkler, Uygurlar hatta Hunlular tarafından da biliniyordu. Bulunan kitapların elde yazılmadığı ve bir baskı makinesi ile basıldığının tespit edilmesinin Türklerin matbaayı bulduklarının bir delilidir.(İlk matbaayı bulan Jan Gütenberg)

Atlı göçebelerin resim sanatında da ileri sevide olduğu bilinmektedir. Figür, hayvan üslubu ve duvar resimleri gelişmiştir. Heykelcilik sanatı da Türklerde ileri bir seviyedeydi.


www.HalilAlpaslan.COM http://www.ders.org/toplist/



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol