Yargının yargısız infazı
Fiilen devlet etmeye kalkışan yargı, siyasileşip hukuk devleti yolunu tıkayarak, çürür ve çürütür.
Başörtüsü yasağını kaldırma ihtimali belirir belirmez bir yüksek yargı adamının yaptığı tehdit, hukuk devleti ülkümüze darbedir! Elbette hukuk devleti olmayı bir yasağa indirgediğim yok!
Hukuk devleti ülküsüne darbe; siyasetçinin bir yasal düzenleme isteğine, en üst düzeyde yargı mevkiinden derhal ideolojik öfke ile yargısız infaza kalkışılmasıdır. Siyaset yargıya müdahale ediyordur... Fakat yargının siyasete müdahalesi, çoğu zaman, siyasetin yargıya müdahalesinden daha baskındır. Aslında iyi siyasetçi, yargıya müdahale etmeyi istemez.
İyi yargı adamı da siyasete müdahaleye heveslenmez. Kötü siyasetçi ise, iyi yargı adamına müdahale etmek istese bile beceremez. Fakat kötü yargı adamı, siyasete müdahale etmek isterse, siyasetçinin yargıya müdahale girişiminden daha kolay maksadına erişir. Hukuk devleti bilincinden yoksun ama kurnaz siyasetçi yargıya müdahale etmek isterse bunu, iktidar gücüyle değil başka yöntemlerle yürütür. Maddi tamahı kamçılamak, ailevi veya şahsi kabahatler üzerinden şantaja maruz bırakmak gibi...
Bela da buradadır. Pek çok siyasetçi ve hukukçu, sağ iktidarlara karşı genellikle ideolojik nefretle 'yargıya müdahale' suçlamasında bulunur. Elbette bunlarda gerçeklik payı da vardır. Fakat suçlamaların temeli hukuki kaygıdan çok siyasi ve ideolojik hesaba dayandığı için yargı terbiye ve kültürümüzü geliştirmeye yaramaz! Siyasetin yargıya müdahalesi, büyük ölçüde yargının kendi kendisine ettiği kötülüklerden doğar.
Yargıyı solumsu bir ideoloji gibi algılayıp yaşayan yargı adamı sağ iktidarın hedefi olur. Sağın haklı gerekçesi de 'hukuk devleti' yerine 'yargı devleti' icat edilmesidir. Yargıya saygı gerilemişse bu, siyasetçinin müdahalesinden çok, yargı adamlarının duruluk, sadelik, yücelik, cesaret ve önyargısızlık gibi, olmazsa olmaz mesleki şartlar bakımından yaşadıkları zaaflardandır.
Fiilen devlet etmeye kalkışan yargı, siyasileşip hukuk devleti yolunu tıkayarak, çürür ve çürütür. Sen, her mazlum ve mağdura 'hiçbir dayanağım yoksa bile yargıçlarım var' diye güçlü bir güven yaşatacaksın... Dünya görüşüne ters bile olsa, haklıyı haksızdan ayırmak için kılı kırk yaracaksın... Sonra da siyasetçi gelip işine karışacak! Ne mümkün! Senin yanından bile geçemez!
24 ayar yargı adamı, siyasetçinin en iyisini bile kendine hayran ve hizmetkâr kılar! Şimdi de söz konusu açıklamada, herkese güven telkin edecek yargı adamını arayalım: 'Demokrasinin bir veya birçok kuralına uymayan veya cumhuriyetin temel ilkelerinden olan laik ve üniter yapıyı, demokrasiyi yok etmeyi amaçlayan ve de demokrasinin tanıdığı hak ve özgürlükleri yasa dışı yorumlarla tarif ederek oluşturulan siyasi projeleri öne süremeyecekleri...'
Ey hukukun ulu alfabesi! Sen söyle, bu suçların hangisini kim işlenmiştir? 'Laik ve demokratik yapıyı ve demokrasiyi yok etmeyi amaçlayan' cümlesindeki deliller nerededir? Başörtüsü yasağının kaldırılmasını istemeyi, Türkiye'nin laik, tekil devlet yapısını ve demokrasiyi yok etme amacına bağlamak, bir iddianame için dahi adli kültür ve terbiyeyi inkâr niteliğinde ağır bir ideolojik tavır değil midir?
bugün