ACI
Seni de bir gün vururlar EY ACI uçuşup durduğun kanatlarından
Sazın sözün türkülerin tükenir ellerin koynunda kalakalırsın
Sakaklarına kar yağıyor bilesin EY ACI
Gül açan yüzlerimizde göveriyor rengin seninde
Biz seni ta eskilerden tanırdık
Hani göğüslerimize tas olup inerdin
Avuçlarımızda Hıra dağîydin
Al atların tan yerine ayarlanmış yelelerine Akdeniz rüzgârına karışan sen
Biliyorum hiçbir tarih yazmayacak ve bir sır gibi kalacak yapılan kitaplarda
Göbek bağı anasından henüz çözülmemiş bebelerimize mitralyözlerin ………ayarlandığını
Seni de yakarlar bir gün ey acı
Bir tap tuk kul gözlerinden vurursa parmakların eğri ağaç tutamaz
Çığlıkların çağlar aşar duymazsın
Ve ben biliyorum örümceği, mağarayı, güvercini, asayı ve İbrahim’in baltasını ben biliyorum
Nereden başladı bu kesik dans ve bu dansa karşı afyonlanmış necim yüzlü insanlar KİM
Kim kimin yanına kim kimin karsısında meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim
Seni de bir gün vururlar EY ACI
Filiskinde sapan taslı çocuklar, dalın, kolun, fidelerin kuru bir kütükle kalakalırsın
Öyle bakmayın balkonlarınızdan Fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu damarlarımızı yırtıyor
Tuna nehri oyulmaz Boşnak sızıları pompalıyor yüreğine plevne türküleri ağıtlara dönüşürken Çeçenya’da yiğitler inancın emeğin ve askın kılcal damarlarına bulanıp sustular
Ve ne Bağdat’tan ne Sam’dan ne Mekke’den ne Diyarbakır’dan ne İstanbul’dan ne Buhar’dan bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi duymuyor…
Seni de bir gün vururlar EY ACI
Halepçe’de soldurulmuş gül gibi
Bu sevdaya düşsen sende yanarsın suskun, sıcak, uzun yaz geceleri
Ve siz ey analar hani siz gecelerinizi böler çocuklarınıza ninniler söylerdiniz
Hani siz Fatihler doğururdunuz gelin kızların giysileri kirletildi, çocuklar hep yetim kalıyor
“Elem yecidke yetimen fe eye”
Ve ben biliyorum ben biliyorum
İstanbul’un, Bağdat’ın, Diyarbakır’ın Mekke’nin birbirine nasıl bağlandığını nasıl çözüldüğünü sonra
EY İNSAN EY İNSANLIK
Ayağa kalk kolları ve bacakları budanmış delikanlıları boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları
Gözleri uyur gibi kapanmış kan pıhtıları içindeki bu çocukları gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
Ve bir gün bu dünya gül bahçesine dönecek ve UNUTMAYIN
FİLİSTİN’Lİ KIZ
BABA! Diyorlar ki sen suçlusun…
BABA! Sen suçlu değilsin…
BABA! Seni benden neden esirgediler
Seni tutukladılar beni bir kez öpmede,
Annemin gözyaşlarını silmeden
Anne! Her sabah yanaklarında gözyaşı görüyorum…
Filistin her şeye layık değil mi?
Her gün güneşe sesleniyorum…
Anne! Babamı bir kez daha görebilecek miyim?
Yoksa kıyamete kadar bir daha göremeyecek miyim?
Yoksa annemin gözyaşları kıyamete kadar akacak mı?
Baba nerdesin!
Ey ezilmiş çocukluğum
Sapanın ucundan savrulan tas umduğunuz menziline erişmese bile siz haklısınız çocuklar
Suriyeli, Lübnanlı ve de Ürdünlü belki Iraklısınız Çocuklar
Kim bilir kaç yerinden kırılmış kollarınız hala çalışan kalbinizin bedeli kim bilir kaçtır
Kursun gelip sizi bulmadan önce Filistin’de olup bitenler sevkli bir saklambaçtı
Çeliğe karşı nasıl dayanır siz KARTON mızraklısınız Çocuklar
Küçük canlarınızı telef etse de düşman ve masum bakışlarınız yere binlerce yıldız ekse de
Su yerine kan aksa da çeşmelerinizde siz yine benim kalbimde saklısınız ÇOCUKLAR