EĞER, ÇÜNKÜ VE RAĞMEN SEVGİ
Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir. Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor musunuz? Sevgi üç türlüdür. Birincisinin adı 'Eğer' türü sevgi. Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmışlar. Örneğin: "Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim." En çok rastlanan sevgi türü bu olduğunu söylemişler. Yani bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi. Sevenin, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türü budur" deniliyor. "nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır." Bir görüşe göre evliliklerin pek çoğu 'Eğer' türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi nefrete dönüşüyor.
İkinci türe geçiyoruz: 'Çünkü' türü sevgi. Bu tür sevgiyi şöyle tarif ediliyor: "Bu tür sevgide kişi bir şey olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, onun sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır. Örnek mi? Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin. Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki. Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki. Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki."
‘Çünkü' türü sevginin 'Eğer' türü sevgiye tercih edileceği şöyle anlatılıyor: " 'Eğer' türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa, zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz hoş birşeydir, egomuzu okşar. Bu tür olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün 'Eğer' türünden temelde pek farkı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de yükler getirir insana.
İnsanlar, hep daha çok insanlar tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama, sonsuz sevgi ve kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. Ailenin en küçük kızı, yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. O zaman bu tür sevgide, güven duygusu bulunabilir mi? 'Çünkü' türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var:
Birincisi, acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz korkusu. (Tüm insanların iki yanı vardır. Biri dışa gösterdikleri, öteki yalnızca kendilerinin bildiği. İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terkederlerse korkusu buradan doğar.)
İkincisi de: Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa endişesidir. Toplumdaki sevgilerin çoğu 'Çünkü' türündedir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür.
Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne? Ve işte sevgilerin en gerçeği, üçüncü tür sevgi, 'Rağmen' diye adlandırılan türdür. Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için, 'Eğer' türü sevgiden farklı bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanmayıp böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için 'Çünkü' türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan bir şey olduğu için değil, bir şey olmasına rağmen sevilir.
Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara rağmen sevilebilir. Tabi bu, sevgiyle karşılanması şartı ile. Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine rağmen olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.
Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur, deniliyor. "Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir."
Bunun böyle olduğundan nasıl emin olursunuz? Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? Kendi kendinize yaşamanın ne yararı var diye sormaz mıydınız? Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün. Dünya birden bire başınıza yıkılmaz mıydı? O an yaşam size anlamsız gelmez miydi? Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız?
İşte öyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar. Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır. Ancak bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok.
Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından beklemektedir. Peki bu dünyada sevgi ne kadar var? Açlığımızı biraz bastıracak kadar. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım, sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz. Hani nerede? hepsi o. "DÜNYADAKİ EN BÜYÜK KITLIK, RAĞMEN TÜRÜ SEVGİNİN YETERİNCE OLMAYIŞIDIR." İYİ DÜŞÜNÜN