ANA SAYFA
     YENİ ANKETLER
     FOTOĞRAFLARIMIZ
     ibrahim başak
     KPSS NOTLAR VE ÖZETLER
     ÖDEV ARIYORUM
     KİTAP ÖZETLERİ
     İZ BIRAKANLAR
     TARİH
     COĞRAFYA
     EDEBİYAT / EDEBİYATÇILAR
     SANAT TARİHİ
     SİYASİ DÜŞÜNCE TARİHİ
     TÜRKÇE / TÜRK DİL BİLGİSİ
     ŞİİRNAME
     ATASÖZLERİ
     FIKRALAR
     ÇOCUK MASALLARI
     TÜRK BÜYÜKLERİ
     TÜRK DESTANLARI
     KEŞİFLER / BULUŞLAR
     => Telefon
     => Morse Telgrafı
     => Gemi Pervanesi
     => Buharli Gemi
     => kaucuk
     => buharli araba
     => sulfirik asit
     => Suyun kontrol edilmesi
     => kimyasal gubre
     => konserve
     => seker pancari
     => Hava Gazi
     => sodyum karbonat
     => Balonn
     => Buharli Makineler
     => Celik
     => Dokuma ve Kumas
     => Mekanik Saat
     => Kagit ve Basim
     => Deniz Tasitlari
     => Silah susturuculari
     => Hava yastigi
     => Mikrodalga firin
     => kibrit
     => Tekerlek
     => Murekkep
     => Bomba
     => Barut
     => Teleskop
     => sismograf
     => pusula
     => Daktilo
     => tarifk isaretleri
     => Termometre
     => Takvim
     => Sabun
     MAKALELER
     BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ
     ÖZEL MESAJLAR
     VİDEOLAR
     GÜLMECE
     ÖĞRETMENLERİMİZ İÇİN
     ÇOCUK VE AİLE EĞİTİMİ
     BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR
     SORU BANKASI
     AKTÜEL HABER - YORUM
     SİTENİZİ EKLEYİN
     ZİYARETÇİ DEFTERİ
     Şanlıurfa
     Merkez Yardımcı Köyü"
     EKLENEN DOSYALAR
     Farkı Görebilmek
     Merhamet
     Padişahın Kızına Âşık Çoban‏
     Güzel Gören Güzel Düşünür...
     Unutmak
     Meger Sahipsiz Degilmisiz




“Tefrika girmeden bir millete düşman giremez...Toplu vurdukça sineler onu top sindiremez" - Hava Gazi


Hava Gazı

Nıcolas Leblanc, Philippe Girard, Jacquard, gibi bahtsız mucitlere şimdiden Jouffroy dAbbans, Chappe ve Fultonu ve konumuzla ilgili olarak Philippe Lebonu ekleyelim. hava gazınm, mucitlerinden biri olan Lebon da ötekilerden daha şanslı olmadı. Bir sabah ölüsünü sokakta buldular ve mezarlıkta bir çukura gömdüler.

Eski dönemlerde verilen gösterişli davet ve eğlentilerin öyküsünü tarih kitaplarında okuyoruz: Kral saraylarının muhteşem dekoru, muazzam salonlarda şatafatlı giyimleriyle boy gösteren senyörler, operada suareler, balolar, şölenler Bu zengin dünya nasıl aydınlatılmaktaydı, diye kendi kendimize sık sık sormuşuzdur.

Geriye doğru işleyen bir zaman makinesi olsa da sözgelişi üç yüzyıl öncesine, XIV. Louis zamanına gidebilsek, şimdi bize gülünç gelen görünümlerle karşılaşırız: Versay sarayının Aynalı Galerisinde orada burada yanan pis kokulu isli mumların titrek ışığı altında davetlilerin gölgeleri hayaletler gibi kımıldar dururdu

Mumlar, Devrim öncesi yıllarına kadar pahalı ve en ileri ışıklandırma aracı olarak kullanılmıştı. Balmumundan yapılanı halkın asla uzanamayacağı büyük bir lükstü. Yağ lambasıysa çok az sayıda kimseler dışında kullanılmaz olmuştu.

Sokakların aydınlatılmasına ilk defa 1667de Pariste başlandı ve içinde mumlar yanan lambalar kullanıldı. 1769da bütün şehirde bu lambaların sayısı 3.500 idi ve bu göster? karşısında dünya parmak ısırdı.

Bununla birlikte, 1780de İsviçreli asıllı bir Fransız, Argand (1750-1803) ışık gücünün, bir hava akımı yaratılarak artırılması durumunda yağ lambasının geleceğin aydınlanma aracı olabileceğini düşündü ve deneyler yapmaya koyuldu. Fitilli bütünüyle yağ kabının içinde bırakacağına, hafifçe dışarı çekti ve ekseni çevresinde hava akımının dolaşabilmesi için silindir biçimine soktu. Alev halka biçimini aldı ve lamba Argandın umduğu gibi daha güçlü bir ışık vermeye başladı.

Ne yazık ki, mucit, Etienne de Montgolfierin de yakın dostu olduğu halde Fransız halkının ilgisini çekemedi. Tek ilgi gösteren kişi yararlı her yenilikten yana olan ve adından çok söz ettiğimiz İngiliz Boulton oldu. Ancak Argantın lambasının noksanları vardı; sözgelişi, baca görevi yapacak camı yoktu.

Bu camı bulanın Quinquet adında bir Fransız eczacısı olduğu sanılıyor.

Yeni ışıklandırmanın halka tanıtılması 27 Nisan 1874te Parisin ünlü tiyatrosu Comedie Françaisde, Figaronun Düğününün ilk temsilinde yapıldı. Çabuk yaygınlaşarak 1860da petrol lambalarına da uygulandı ve hava gazının benimsendiği tarihe kadar bütün dünyada kullanıldı.

Argandın İngilterede, bu işi Boultona bırakması üzerine Birminghamdaki fabrikalar harıl harıl Argand lambası imal etmeye başladılar. Boultonun fabrikaları durmadan gelişerek dünyanın en büyük tesisi durumuna gelmişti. Bütün ülkelerde ve İngilterenin bütün kontluklarında temsilcileri bulunmaktaydı. Cornouaillesdaki temsilci, William Murdöck (1754-1839) adlı bir mühendisti. O güne kadar birçok yararlı icatları olmuştu. 1780de Murdöck, Boultonu bir ziyareti sırasında, ona çocukluğunda yapmış olduğu bazı deneylerden söz etti: Doğduğu İskoçyanın kömür bölgesi Ayrde kömür yakar, arıtır, dumanını toplamakla vakit geçirirmiş. Bu defa patronunun desteğiyle aynı deneyleri tekrarlamaya koyuldu.

Bu sabırlı kişinin çalışmalarının ayrıntıları hakkında bilgi sahibi değiliz. Fransız Lebonunkinin aynısı olsa gerekti: Kuşkusuz bu dumanı topladıktan sonra arıtmak için sudan geçirmiş ve çıkan gazı yakmış, alevinin beyaz, parlak bir ışık verdiğini gözlemlemişti.

Bu yanargaz bir yenilik değildi. İngiliz Shirley 1667 de, Clayton 1739da ve Dixon 1760da buna dikkati çekmişlerdi. Hatta 1783te Belçikalı Minkeleers, Louvain Üniversitesinin kitaplığını ve 1787de Murdockun vatandaşı Dundonald Kontu Culross, manastırının holünü bununla aydınlatmıştı. Ama Murdöck eserini, bu yarınsız girişimlere hiç benzemeyen bir inatla sürdürdü. 1792de ışıklandırmayı önce evinde kurdu ve pis kokuları gidermek için karmaşık arıtma işlerine girişti.

Bu uzun çalışmalarının sonucunu ancak 1801de alabildi. Ancak, bu yıllarda yalnız bununla uğraşmamıştı. Boulton ve Watt işten çekilmişler ve sorumluluğun bir kısmını aktarmak üzere onu çağırmışlardı. Murdöck işlerine öylesine dalmıştı ki, PhiKppe Lebon adlı bir Fransızın, hava gazını keşfetmiş olduğunu ve Pariste genel yerleri aydınlatmaya hazırlandığı söylentileri kulağına gelmemiş olsaydı eski araştırmalarını befki de unutup gidecekti. .Bunun üzerine işe koyuldu. 1803te Boulton fabrikalarını ve 1805te Manchesterdeki Philips ve Lee fabrikalarını aydınlattı.

Murdöck 1780de, Cornouaillesda deneylerine başladığı zaman Lebon henüz 11 yaşında idi. 1792de, yani İskoçyalı, evini hava gazıyla aydınlatmaya başladığı sıralardaysa, Lebon Angoulemede mühendislik yapmaktaydı. Doğduğu şehirde yaşadığı bu kısa dönemde ani bir esinlenmeyle araştırmalara başladı. Talaş almış, bunu bir tüpün içinde yakmış, tüpün ağzına da ıslak bir bez bağlamış, bezden süzülen gazın yandığını ve keskin bir aydınlık verdiğini gözlemlemişti. Temel bulgu bu olmakta birlikte işi geliştirmek ve yararlanılabilir bir duruma getirebilmek için çok çalışması gerekecekti.

Lebon, ısınma ya da aydınlanmada, yanar maddelerden daha elverişli bir şekilde yararlanma ve bu maddelerden çeşitli ürünler elde etme konusundaki yöntemlerinin beratını ancak 1799da alabildi. Bu yöntemler, önce odunu ısıtma ve damıtma yoluyla katranını çıkarmak, sonra elde edilen gazı su dolu bir kabın içinden geçirmekti. Gaz, suyun içinde arınıyor ve Lebonun verdiği adla, thermolampe (ısı lambası) denen lambalarda yanıyordu.

Ne var ki, arıtma işlemi her halde tam olmamıştı; çünkü Pariste yerleştiği evin çevresindeki komşular mahalleyi pis kokular sardı diye gürültüler koparttılar. Bunlara tabii mum ve Argand lambası yapımcılarınınki de eklenmeye başladı. Lebon boyun büküp evden taşınmak zorunda kaldı. Dominique sokağındaki Seignelay konağını kiraladı ve bütün Parisi bir gösteriye davet etti. Sonuç bir zafer oldu. Burada halka yalnız küçük çapta bir gazhane değil, aynı zamanda bir deney laboratuvarı da göstermiş; evi ve bahçeyi, gazı yakan lambalarla ışıl ışıl aydınlatmıştı.

Bununla birlikte partiyi kazanmış sayılmazdı. Çünkü gazın kokusu çekilir gibi değildi. Deneyleri sürdürecek parası da kalmamıştı. Üstelik taşkömürü yerine odun gibi bir maddeden hareket etmiş olan Lebon, çıkmaza girmişti. Gelecek Murdockun yöntemindeydi. İşin bir gün tatsızlığa varacağını anlayan mucit, çaresiz Normandiyaya gitti ve gazhanesini Rouende kurdu. Orada kendisini İngilizler. Almanlar, Ruslar ve daha başkaları ziyarete geliyor, yöntemini öğrenip evlerinde uygulamaktan çekinmiyorlardı.

Her ne hikmetse, hava gazının iki muciti de icatlarından bir yarar sağlayamadılar. Hemen hemen iflâs durumuna gelen ve mühendislikten aldığı maaşla geçinmekte olan Lebon, Napolyonun taç giyme töreninde bulunmaya Parise gittiği 2 Aralık 1804 gecesi Champs-EIyseede öldürüldü. Murdock ise 1839a kadar yaşadı ve başka icatları oldu.

1805te Veierendeelin deyimiyle yarı bilgin, yarı şarlatan bir Alman Londraya geldi. Adı Winzler olan bu Kişi Avrupanın belli başlı şehirlerinde hava gazının çığırtkanlığını yapıyordu. Kamusal bir gösteri yapma izni alarak Carlton Hous Gardensin duvarlarından birinin üstüne bir hava gazı feneri yerleştirdi. Sonra bir gaz şirketi kurdu ve Londra sokaklarını aydınlatma işini üstlendi.

Ama işler kolay yürümüyordu: Halk yangından ve zehirlenmekten korkuyor, öte yandan Walter Scott dumanla aydınlanmayı uman ve ışığı borularla taşımayı kuranların aklına şaşıyordu. 1814te bütün bunlara rağmen hava gazı, Londra sokaklarını aydınlatmaya başladı; 1817de Amerikada, daha sonra da Pariste ilk gaz lambaları yandı.

Pariste, Philippe Lebonun dul eşi, kocasının yarıda kalan görevini üstüne alarak 1811de bir gazhane kurdu. XVIII. Louis ve kendisinden başka hiç kimsenin bu yeni aydınlanma şekline güvenleri yoktu. 1817de ilk denemenin yapılması kralın ısrarları sayesinde mümkün oldu ve gaz fenerleri ancak 1829da Parisi aydınlatmaya başladı. Fakat, yağ lambaları ancak 25 yıl sonra tam anlamıyla söndü.

Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir

 


www.HalilAlpaslan.COM http://www.ders.org/toplist/



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol