KÖTÜ DAVRANIŞLAR
YALAN : “Başkalarını aldatmak amacıyla,bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen sözdür.”
Yalan,insanın onurunu zedeleyen,onu küçülten bir davranıştır.Yalan,bir bakıma insanın kendisine karşı dürüst olmayışıdır.
Bu durum,insanın kendine olan güvenini sarsar.
Yeryüzünde hak ve hukukun korunması,insana saygı gösterilmesi,suçluların cezalandırılması ancak yalan söylememekle
gerçekleşir.
Yüce Allah,Kuranı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“…Yalan sözden sakının.” (Hac,30)
“Şüphesiz Allah,yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez.” (Zümer,3)
Dinimiz,yalanı şiddetle yasaklamıştır.
Peygamberimiz Bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Doğruluğa devam ediniz.Çünkü,doğruluk iyiliğe,iyilik ise Cennet’e götürür.Kişi,doğru söyleye söyleye,doğruyu araştıra
araştıra en sonunda Allah katında Sıdık(Doğru) olarak yazılır.
Yalandan sakının.Çünkü,yalan sapıklığa,sapıklık ise Cehennem’e götürür.Kişi,yalan söyleye söyleye,yalanı araştıra araştıra
en sonunda Allah katında Kezzap (Yalancı) olarak yazılır.”
Yalanın Zararları:
1- Yalan,insanı Allah’ın rızasından uzaklaştırıp,Cehennem’e götürür.
2- Yalan,insanları birbirine düşürür.
3- Yalan,insanların birbirine olan güvenini yok eder.
4- Yalan,toplum içinde karışıklıklara sebep olur.
5- Yalan,dostlukları yıkar,yerine düşmanlık tohumları eker.
6- Yalan,er-geç ortaya çıkacağından;yalancılar,kendilerine güvenilemeyen,saygı duyulmayan ve sevilmeyen insanlar durumuna düşerler.
Dinimizin Yalan Söylemeye İzin Verdiği Yerler
1- Zulüm ve haksızlığa uğramış bir kişinin can,mal ve namusunun zarar görmekten kurtarılması için.
2- Dargın olan iki kişiyi veya karı-kocayı barıştırmak için.
3- Savaşta düşmanı yenmek için yalan söylenebilir.
HİLE: “Başkalarını aldatmak amacıyla söylenen söze ve yapılan davranışa” denir.
Dinimizin yasakladığı davranışlardan birisi de “Hile Yapmak” tır.Hilenin amacı,kandırmak ve başkalarına zarar vermektir.
Doğru insan hiçbir işinde hile yapmaya kalkışmaz.İnsanları aldatarak veya kandırarak,mal veya yarar elde etmek haksız kazançtır.Hile yaparak elde edilen her türlü kazanç kul hakkına girer.
Allah,Kuranı Kerim’de hile yapmaktan sakınmamızı öğütler:
İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam ölçmeyen,onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise noksan ölçen hilekârlara yazıklar olsun.” (Mutaffifin,1-3)
Peygamberimiz “Hile yapan bizden değildir” sözüyle hile yapmaktan sakınmamızı ister.
GIYBET : Sözlükte; “Çekiştirmek,kötülemek” anlamlarına gelir.
“İnsanın arkasından,duyduğu zaman hoşlanmayacağı şekilde konuşmaktır.”
“Kendimize söylendiği zaman hoşlanmayacağımız bir şeyi bir başkasının arkasından konuşmamızdır.”
“Bir kişinin ayıp ve kusurunu arkasından söylemektir.”
Kişiler,birbirleriyle olan ilişkilerinde,karşılıklı saygı ve güven içinde olmalıdır.Başkalarının ayıp ve kusurlarını araştırmak,
hoşlanmayacağı bir şekilde konuşmak ve onları kötülemek yanlış bir davranıştır.Kişi,önce kendi hata ve kusurlarına bakarak
onları düzeltme yoluna gitmelidir.
Gıybetin ortaya çıkmasına neden olan duygular kıskançlık,intikam,kendini herkesten üstün görme,gösteriş ve kusurlarını
gizleme çabasıdır.İyi bir eğitim alan ve güçlü inanç sahibi bir insan bu duygulardan uzak kalır.
Gıybet,başkasının arkasından yapıldığı için,o kişinin kendisini savunma imkanı yoktur.Bu da, bir çeşit hastalıktır.Konuşulanlar
gerçek bile olsa, bu, insana,başkalarını yargılama hakkını vermez.Bu şekilde davranmak yerine,hata yapan kişiyi uyarmak daha
yerinde bir davranış olur.
“Ey iman edenler!Zannın çoğundan sakının.Çünkü,zannın bir kısmı günahtır.Birbirinizin kusurunu araştırmayın.Biriniz,diğeri-
nizin arkasından çekiştirmesin.Biriniz,ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?İşte bundan tiksindiniz.o halde,Allah’tan
korkun…” (Hucurat,12)
Peygamberimiz Ashabına: “-Gıybet nedir?Bilir misiniz?” diye sordu.Ashabı:
“-Allah ve Peygamberi daha iyi bilir” dediler.Bunun üzerine Peygamberimiz:
“-Kardeşinin arkasından,onun hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır” diye buyurdu.Ashabı:
“-Kardeşimde dediğim varda ne buyurursunuz?” dediler.Peygamberimiz:
“-Eğer,dediğin kardeşinde varsa gıybet olur.Yoksa,ona iftira etmiş olursun” buyurdu.
“Her kim,gıyabında (arkasından) kardeşinin kusurlarını söyletmezse,Kıyamet Günü’nde Allah da onun kusurlarını örtmeye
kefil olur.”
“Bir kimse,yanında hakarete maruz kalan bir mümine gücü yettiği halde yardım etmezse, Allah o kimseyi Kıyamet Günü’nde
insanların önünde rezil eder.”
“Ey kalbiyle değil,sadece diliyle iman edenler topluluğu!Müslümanların gıybetini yapmayınız,ayıplarını araştırmayınız.Zira kim
kardeşinin ayıp ve kusurlarını araştırırsa Allah da onun ayıp ve kusurlarını araştırır.Allah,kimin kusurunu araştırırsa,onu evinin
içinde bile olsa rezil eder.”
İyi bir insan kimsenin arkasından konuşmaz.Çünkü,gıybet toplumda sevgi bağını koparır.İnsanların birbirlerine olan iyi niyet
ve güven duygularını sarsarak,insanların arasını açar.
İftira : Olmayan bir şeyi olmuş gibi gösterip,kasıtlı ve asılsız olarak bir kimseye işlemediği bir suçu yakıştırmaktır
İftira İftira,suçsuz insanları suçlamaktır.İftira,insanların onur ve kişiliklerine saldırıdır.İftira,insan haklarına saygısızlıktır.
Dinimiz,iftirayı yasaklamıştır:
“Siz,bu iftirayı,dilden dile birbirinize aktarıyor,hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi konuşuyorsunuz.Bunun önemsiz olduğunu
sanıyorsunuz.Halbuki bu,Allah katında çok büyük bir suçtur.”(Nur,15)
İftiranın Zararları
1- İftira,insanı toplum içinde küçük düşürür.
2- İftira yüzünden kişiler haksız yere suçlanırlar;toplumda saygınlıkları zedelenir.Bu nedenle ceza görebilirler.
3- İftira,toplum düzenini,huzuru ve barışı bozar.
4- İftira,kin ve düşmanlıkların artmasına neden olur.
5- İftira,insanlar arasındaki sevgi ve dostluk bağlarını zayıflatır.
Gıybet ve İftira edenleri hoş görmemek,uyarmak veya bu davranışları alışkanlık haline getirenlerle dostluk kurmamak,bu kötü
davranışlardan kaçınmanın çarelerinden bazılarıdır.
Hırsızlık : “Kendisine ait olmayan bir şeyi sahibinden izinsiz olarak almak,haksız yolla kazanç elde etmek” demektir
Hırsızlık,haksız kazanç elde etme yollarının en kötüsüdür.İnsana ve insan hakkına saygısızlığın ifadesidir.
Kul hakkı yemektir. Hırsızlık,mülkiyet hakkının çiğnenmesidir.Bireylerin kazançlarının haksızlıkla ellerinden alınması,toplumdaki
hak hukuk ve güven anlayışını ortadan kaldırır.
Dinimiz,çalışmadan hile,aldatmaca ve hırsızlık gibi yollarla kazanç elde etmeyi yasaklamıştır.
Hırsızlığı,toplumsal düzeni tehdit eden kötü bir davranış olarak nitelendirmiş ve caydırıcı olması için de ağır bir şekilde ceza
uygulanmasını emretmiştir.Cezanın uygulanmasında eşitlik anlayışını getirmiş;zengin-fakir,kadın-erkek gibi ayırımların yapılma-
sını yasaklamıştır.
“Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin…” (Bakara,188)
İnsanı hırsızlığa yönelten en önemli sebepler;inanç eksikliği,ahlaki bozukluk,kolay yoldan kazanç elde etme hırsı ve
fırsatçılıktır.
Hırsızlık yapmak,başkalarının kul hakkını yemektir.Toplumda mutsuzluk,insanlar arasında güvensizlik ortaya çıkar,toplumda
ahlaksızlığın yaygınlaşmasına sebep olur.Hırsızlık,insan emeğine saygısızlıktır.
Dinimiz,insanları hırsızlığa iten sebepleri ortadan kaldırmak için bir çok önlem almıştır.Kişiler helal para kazanmaya,
yardımlaşma ve paylaşmaya teşvik edilmiştir.zekât ve sadaka gibi toplumsal yardımlaşma özendirilerek,insanlar arasındaki
bağların kuvvetlenmesi sağlanmıştır.
Kıskançlık (Haset) : “Başkasının sahip olduğu sağlık,zenginlik,güzellik vb. nimetlerden rahatsız olarak,o kişiyi çekememek
ve sahip olduğu nimetlerin o kişiden gitmesini istemektir.”
Kıskançlık,pek çok kötülüğü beraberinde getiren psikolojik bir rahatsızlıktır.
Düşmanlık,kibir,sahip olunan makamın elden gitme korkusu,makam elde etme hırsı kıskançlığın nedenlerindendir.
Kıskançlık,inanan bir kişiye yakışmayan davranışlardandır.Çünkü kıskançlık,hem kıskanan kişiye hem de topluma zarar
verir.
Kıskanan kişiler,kıskandığı kişide var olanlar yok olmadıkça rahat edemezler.Kendileri rahatsız oldukları gibi, kıskandıkları
insanlara zarar vermeye çalışarak,çevrelerini de rahatsız ederler.Hatta kavgaların,çekişmelerin,dargınlık ve küskünlüklerin pek
çoğu kıskançlık yüzünden olur.
Kıskançlık nedeniyle yapılan iftiralar,söylenen yalanlar ve üretilen dedikodular kişinin ruh yapısının bozulmasına,aile yuvası-
nın yıkılmasına ve hatta canına kıymasına neden olur.
Kıskançlık,bireyi mutsuz eder,toplumda güvensizlik ve düşmanlık doğurur.Bu kötü davranışlar,toplum yaşamını oluşturan
güven ve dayanışmayı zedeler.
Dinimiz,kıskançlığın kötü bir davranış olduğunu bildirmiş ve bundan kaçınılmasını istemiştir.Peygamberimiz de;
“Kıskançlıktan kaçınınız;çünkü ateşin odunları yakıp bitirdiği gibi kıskançlık da güzel amelleri yer,bitirir.” demiştir.
Kuran-ı Kerim’de,kıskançlık eğiliminde olanlar:
“ Yoksa,Allah’ın, bol nimetinden verdiği kimseleri mi çekemiyorlar?” (Nisa,54) şeklinde uyarılarak,Allah’ın kime neyi vereceğini
en iyi bilen olduğu hatırlatılmaktadır.
Kıskançlık yapanların kıskançlıklarından korunmak için de. “…Haset (kıskançlık) ettiği zaman hasetçinin (kıskancın) şerrin-
den (kötülüğünden) tan yerini ağartan Rabbe sığınırım.”(Felâk,5) şeklinde dua edilerek,Allah’a sığınılması tavsiye edilmektedir.
Kıskançlıktan korunmanın çaresi,kendimizi olduğu gibi kabul edip sahip olduğumuz yetenek ve olanakları en iyi şekilde
geliştirmektir.
Sağlam bir iradeye sahip olmak,kıskançlığın zararlarını düşünmek ve Allah’tan yardım dilemek de bu kötü davranıştan
kurtulma yollarındandır.
“Birbirinize buğz etmeyin!Birbirinizi çekememezlik etmeyin!Birbirinize sırt çevirmeyin! Birbirinizle alâkayı kesmeyin! Kardeş
olun,ey Allah’ın kulları!”
“Ne oldum deme,ne olacağım de!”
Büyüklenmek: “Hüner,onur,servet ve başarısından dolayı kişinin kendisini başkalarından üstün tutması ve başkalarını
aşağılamasıdır.”
Dinimiz,büyüklenmekten kaçınmamızı ister: “İnsanlardan (kendini büyük görerek) yüzünü çevirme,yolda böbürlenerek
yürüme.Zira Allah büyüklük taslayıp,kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez.” (Lokman,18)
Peygamber Efendimiz ,“Kimse kimseye eziyet etmesin,kimse kimseye karşı böbürlenmesin” diyerek alçakgönüllü olmamızı
istemiştir.
Şeytana ait bir özellik olan kibir,onun Hazreti Adem’e secde etmesini engellemiştir.
“(Hz.Adem’e) secde etmekten yalnızca İblis kaçındı.Kibirlendi ve kâfirlerden oldu.”
Küfür ve inkârın en önemli sebeplerinden birisi kibirdir.Bunu Hazreti Adem’in kıssasında görmek mümkündür.
Hazreti Musa’nın apaçık delilleri karşısında Firavun inkâr etmişti.
“Sonra da,Musa’yı ve Harun’u,Firavun ve topluluğuna mucizelerimizle gönderdik.Fakat onlar,kibirlendiler ve suçlu bir kavim
oldular.”
Hazreti Peygamber döneminde inkâr eden Mekke’nin zengin ve ileri gelen insanları kibirleri nedeniyle inkâr etmişlerdir.
Hz.Adem’e secde etmeyen İblis’e,Yüce Allah şöyle sormuştu:
“Kibirlendin mi,yoksa kendini Yüce mi zannettin?”
Dinimiz,hem konuşmalar hem de hareketlerle belli edilecek büyüklenmeyi yasaklamıştır.
Peygamber Efendimiz ise,kibir konusunda ümmetini şu şekilde uyarmıştır:
“Kalbinde hardal tanesi kadar iman olan hiç kimse cehenneme girmez;kalbinde hardal tanesi kadar kibir olan hiç kimse de
cennete girmez.”
“Elbisesini kibirle yerde sürüyen kimseye Allah merhamet nazarı ile bakmaz.”
Hazreti peygamber,yanında sol eli ile yemek yiyen bir adama: “Sağınla ye” demiştir.Adam: “Sağımla yiyemiyorum” deyince,
Hazreti Peygamber şöyle buyurmuştur: “Yiyemez ol!”
Bu adamın,sağımla yemek yiyemiyorum demesi yalnızca kibrindendi.
Büyüklenmek,bireysel ve toplumsal zararları olan bir davranıştır.Büyüklük hastalığına yakalananlar,her konuda kendilerinin
haklı olduğu yanılgısına düşerler.
Hatalarını kabul etme duygusunu kaybederler.Hatalarında ısrarcı olurlar.
Doğruyu söyleyenleri dinlemezler.Bu nedenle bu gibi kişileri hiç kimse,Allah bile sevmez.
Yaptıkları yanlış davranışlar nedeniyle kendilerini yalnızlığa iterler.
Toplumun kendilerine olan saygısını ve güvenini kaybederler.
Çevrelerinde,gerçek dost ve arkadaş bulamazlar.
Kibir;kıskançlık,kin ve öfke gibi duyguları da beraberinde getirir.İnsan ilişkilerini zedeler.
“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme;çünkü sen ne yeri delebilir,ne de boyca dağlara ulaşabilirsin !” (İsra,37)
Kötü Zanda Bulunmak:Araştırmaya ve doğru bilgiye dayanmadan, herhangi bir kimse hakkında olumsuz düşünmektir.
Başkaları hakkında zanna dayanarak hüküm vermek ve buna göre davranmak yanlıştır.
Sevmeme,kıskanma kin duyma,düşmanlık besleme gibi duygular kötü zannın ortaya çıkmasının nedenlerindendir.
Zanna göre konuşmak ve davranmak yanılgıyı baştan kabullenmek demektir.Çünkü,tahmin ve ihtimallere göre hareket
etmede yanılma oranı çok yüksektir.
Dinimiz,böyle bir durumda,kesin bir bilgimiz olmayan bir konuda,bir insan hakkında kötü yargılarda bulunmamızı
yasaklamıştır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
“Ey iman edenler!Zannın çoğundan kaçının…”(Hücurat,12)
Peygamber Efendimiz de konu hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Her işittiğini söylemek insana günah olarak yeter.”
“Zandan sakının.Çünkü zan,sözlerin en yalan olanıdır.”
“Zandan sakınınız...Ayıp araştırmayınız,kusur gözetmeyiniz,haset etmeyiniz,birbirinize sırt çevirmeyiniz;ey Allah’ın kulları
kardeş olunuz.”
Kötü zan,insanlar arası iletişimin bozulmasının en önemli etkenlerinden biridir.
Zanna göre hareket ederek başkaları hakkında görüş belirtme durumunda olanlar,zanda bulundukları kişinin kendisine,
ailesine ve sahip olduğu diğer değerlere zarar verirler.Kötü zanda bulunmak alışkanlık haline gelirse dedikodu,öfke,kin,iftira
gibi durumlar ortaya çıkar.
Bu da sevgi,güven,hoşgörü gibi toplumu bir arada tutan ilkelere zarar verir.
Gerçek mümin,sadece gördüğünü söyleyen,sadece duyduğu ile hareket etmeyip,bir diğer kardeşi hakkında yalan yanlış
sözlerden kaçınan kimsedir.
Başkalarının özel hayatını araştırmak
Her insanın, yaşamının sadece kendini ilgilendiren özel bir yönü vardır.Bunu araştırmak,öğrenmeye çalışmak doğru bir davranış değildir.
Başkalarının özel yaşamına saygı göstermek,onların sırlarını araştırmamak,insanlara duyulan saygının bir göstergesidir.
Bu nedenle bizler,başkalarının özel yaşamına saygı göstermeliyiz.İnsanların özel hayatını merak edip,öğrenmeye çalışmamalıyız.
Sırlarını bize açmışlarsa bunları kesinlikle başkalarına anlatmamalıyız.
Dinimiz,başkalarının özel yaşamını araştırmayı,sırlarını öğrenmeye çalışmayı yasaklamıştır. Özel yaşamın gizliliğine önem Vermiştir:
“Ey iman edenler!Kendi evinizden başka evlere,geldiğinizi fark ettirip(izin alıp) ev halkına selâm vermedikçe girmeyin.
Bu sizin için daha iyidir.Herhalde bunu düşünüp anlarsınız.Orada hiç kimse bulamadınızsa,sizin için izin verilinceye kadar oraya girmeyin.
Eğer size,“Geri dönün!”denilirse,hemen dönün.Çünkü bu,sizin için daha nezih bir davranıştır.Allah,yaptığınızı bilir.” (Nur,27-28)
“Ey iman edenler!Tecessüs etmeyin(Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın.)…”(Hücurat,12)
Örnek İnsan Hazreti Peygamber konu ile ilgili bizlere şu uyarılarda bulunmaktadır:
“Zandan kaçının.Çünkü zan,sözlerin en yalan olanıdır.Tecessüste bulunmayın.Bir birinizin iç yüzünü araştırmayın.
Bir birinizin sözlerine kulak kabartmayın.Birbirinizle yarışmayın.Birbirinize çekememezlik etmeyin.Birbirinize karşı buğzetmeyin.
Birbirinize sırtınızı dönmeyin.Ey Allah’ın kulları kardeşler olun.”
“Ey dili ile iman edip,iman kalbine işlemeyenler topluluğu!Müslümanları gıybet etmeyiniz.Onların ayıplarını araştırmayınız.
Kim,onların ayıplarını araştırırsa,Allah da onun ayıplarını araştırır.Allah kimin ayıbını araştırırsa,onun evinin içinde dahi ayıbını
açar,onu perişan eder.”
Başkalarının özel yaşamalarını araştırmak,temelde merak duygusundan kaynaklanır.Ancak bu, merak duygusunun kötüye
kullanımıdır.çalışan,kendi işiyle uğraşan kimseler,bu gibi kötü davranışları yapmak şöyle dursun böyle şeyleri düşünmeye bile
zaman bulamazlar.
Bu kötü alışkanlığın yayıldığı toplumda güven ve huzur bozulur.