ANA SAYFA
     YENİ ANKETLER
     FOTOĞRAFLARIMIZ
     ibrahim başak
     KPSS NOTLAR VE ÖZETLER
     ÖDEV ARIYORUM
     KİTAP ÖZETLERİ
     İZ BIRAKANLAR
     TARİH
     COĞRAFYA
     EDEBİYAT / EDEBİYATÇILAR
     => Tanzimat Edebiyatının Tarihi
     => İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı
     => şiir destan ağıt
     => roman öykü biyografi
     => makale anı mizah
     => Edebi Sanatlar 1
     => Anlam sanatları
     => dünya edebiyatında edebi akımlar
     => Tanzimat edebiyatı
     => servet-i fünun edebiyatı
     => fecr-i ati topluluğu
     => Milli Edebiyat
     => Milli Mücadele Dön. edebiyati
     => Cumhuriyet Dön. Turk Edebiyati
     => Tasavvuf Edebiyatı
     => Divan Edebiyatı
     => Halk Edebiyatı
     => Cönk
     => Halk Şiirinin Muhtev Özellikleri
     => Edebi Eser
     => Edebiyat Tarihi
     => Ölçü (vezin)
     => Mazmun
     => Kaside
     => Gazel
     => Mesnevi Nedir
     => Kıt'a nedir
     => Nazire nedir
     => Tehzil nedir
     => Rubai nedir
     => Tuyuğ nedir
     => Şarkı nedir
     => Muhammes / Tahmis
     => Terc-i Bend / Terkib-i Bend
     => Edebiyatta Tür Bilgisi
     => EDEBİYATÇILAR
     => Şinasi
     => Ziya Paşa
     => Namık Kemal
     => Recaizade Mahmut Ekrem
     => Abdulhak Hamid Tarhan
     SANAT TARİHİ
     SİYASİ DÜŞÜNCE TARİHİ
     TÜRKÇE / TÜRK DİL BİLGİSİ
     ŞİİRNAME
     ATASÖZLERİ
     FIKRALAR
     ÇOCUK MASALLARI
     TÜRK BÜYÜKLERİ
     TÜRK DESTANLARI
     KEŞİFLER / BULUŞLAR
     MAKALELER
     BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ
     ÖZEL MESAJLAR
     VİDEOLAR
     GÜLMECE
     ÖĞRETMENLERİMİZ İÇİN
     ÇOCUK VE AİLE EĞİTİMİ
     BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR
     SORU BANKASI
     AKTÜEL HABER - YORUM
     SİTENİZİ EKLEYİN
     ZİYARETÇİ DEFTERİ
     Şanlıurfa
     Merkez Yardımcı Köyü"
     EKLENEN DOSYALAR
     Farkı Görebilmek
     Merhamet
     Padişahın Kızına Âşık Çoban‏
     Güzel Gören Güzel Düşünür...
     Unutmak
     Meger Sahipsiz Degilmisiz




“Tefrika girmeden bir millete düşman giremez...Toplu vurdukça sineler onu top sindiremez" - İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı


İBRAHİM BAŞAK

                                                                                                     Sosyal bilgiler öğretmeni

ESKİ TÜRK EDEBİYATI(HALK EDEBİYATI)

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI

Türkler 8 yüzyıldan itibaren Müslüman olmaya başladı.Müslümanlığı önce doğuda Maveraunnehir yöresinde yerleşmiş olan Türkler benimsemiş.13 yüzyıla kadar yeni din Türkler arasında iyice yaygınlaşmıştır.9.yüzyılın ortalarında Horasanda Saman oğulları devletini yöneten hükümdar ailesi Türklerle çok sıkı işbirliği yapmış,ordusunda Türklere yer vermiştir.Saman oğulları halkının çoğu Türk olmasına rağmen resmi dil olarak Arapça ve Farsça kullanılıyordu.Yine 12-14.yüzyılları arasında hakimiyet sürmüş olan Gazveliler de resmi dil Arapça’dır.

8.yüzyılın sonlarında Ferdana,Kalkar,Aksu yörelerinde devlet kuran Karatanlılar 10.yüzyılın ilk yarısında hükümdarları Saltık Buğra Han’ın Müslüman olmasıyla ilk Müslüman Türk devletini kurarlar.Böylece 12.yüzyıla kadar Horasanda ve Maveraunnehir halkı tamamen Müslüman olmuştur.Müslüman olan Türkler diğer Müslüman milletler gibi Arap yazısını kullanmaya başladılar.Türkler yavaş yavaş İslam kültürüne girmesinde Araplardan çok İranlıların etkisi olmuştur.Başka bir deyişle İslam kültürünün dünya görüşü ve ortak İslam edebiyatının iç ve dış yapısını oluşturan unsurlar Türk edebiyatına İranlıların aracılığıyla gelmiştir.Hatta yeni dinin ibadetle ilgili bazı terimleri Türkçe’ye Farsça’dan geçmiş-tir.misal:salât,vudû,sâvm.gibi...

İslam dönemi  Türk Edebiyatının elde bulunan ilk örneği olan Kutatku Bilig’in yazıldığı yılda  (1069) İran edebiyatının 200 yıla yakın geçmişi vardı.Samanoğulları ve Gazneliler döneminde İran’da büyük şairler yetişmiş ve ŞEHNAME gibi ünü günümüze kadar uzanan bir destan yazılmıştır (1010).İslamiyet öncesi başlayan komşuluk ilişkileri her iki milletin dilleri arasında kelime alış-verişine sebep olmuş. İslamiyet’in kabulünden sonrada tarihi ve coğrafi faktörlerin yanı sıra ortak dinin yarattığı kültür birliği, Türklerin İran Edebiyatından daha çok etkilenmelerine yardımcı olmuştur.

İslam i dönem İran şiiri Arap şiirini örnek alarak başlamıştır.Söz konu ettiğimiz dönemde Türk şiiri de tıpkı klasik Batı Avrupa edebiyatlarının ,eski Yunan ve Latin Edebiyatlarını  kaynak ve örnek almaları gibi,İran Edebiyatını örnek alarak başlamış ve gelişmiştir.Ancak bu benzerlik bilindiği gibi körü körüne yapılan bir taklit değildir.

Edebiyat Tarihi araştırmaları bakımından Türk edebi dillerini Doğu Türkçe’si(Hakaniye  Türkçe’si ve Batı Türkçe’si (Oğuzca) olmak üzere ikiye ayırabiliriz.Osmanlı ve Azeri Batı,Orta Asya’da gelişen Türkçe ise Doğu Türkçe’si olarak  kabul edebiliriz.Öte yandan İslam kültürü etkisinde gelişen Türk edebiyatının gösterdiği özellikler bakımından üç kolda gelişme göstermiştir.  Bunlar:Halk Edebiyatı,Divan Edebiyatı ve Tekke Edebiyatı

 

 

İSLAM KÜLTÜRÜNÜN BİLİM DALLARI

İslam kültürü söz konusu edildiğinde öncelikle aklımıza bu kültürün meydana gelmesinde payı olan edebiyat oluşumuna katkı sağlayan bilim dalları gelmektedir.

BU İLİM DALLARI ŞUNLARDIR:

1:TEFSİR:Kelime anlamı açıklama,yorumlamak demektir.Bir ilim olarak Kur’an ayetlerinin manalarını açıklamak,ayetlerin iniş sebepleri hakkında bilgi vermek,anlamlarına gelir.İran,Arap ve Türk bilginleri tarafın-  dan çok sayıda tefsir kitabı yazılmıştır.Tefsir yazanlara müfessir denir.

2:HADİS:HZ.Peygamberin(s.a.v) sözlerinin açıklanması ve yorumlanması anlamına gelir.İslam Kültürünün ana kaynaklarındandır.HZ.Muhammed(s.a.v) çok meselelerle ilgili yaptığı açıklamalara HADİS denir.HZ.-Peygamberin(s.a.v)davranış yoluyla öğrettiklerine ise SÜNNET denir.Hadis Sünnetin bir parçasıdır.

3:AKAİD:Müslümanlığın İman esaslarından bahseden ibadetlerle ilgili bilgi veren ilim dalıdır.

4:FIKIH:Genel olarak İslam hukukunun genel adıdır.İnsanlar arasındaki muameleleri düzenler. Ayrıca ibadetlerle ilgili hükümleri tespit edip araştırır.Kelime sözlükte anlamak demektir.İslam’ın başlangıcında ilim karşılığı olarak da kullanılmıştır.Bununla uğraşanlara Fakih denir.

5:KELAM:Hukukla ilgili konulardan zamanla fıkıh ilmi doğduğu gibi inançlara ve ilahiyata ait tartışmalardan kelam ilmi doğmuştur.Kelam Allah’ın birliğini,sıfatlarını,yaratılışı,varlıkların başlangıcı ve sonunu ve bunlara ait gerçekleri akıl yoluyla ispata çalışır.Felsefenin ilgi alanına giren konular İslam’ın esaslarına sadık kalınarak yapılan araştırmalarla bu bilim dalının içerisinde incelenir.Bu bilim dalıyla uğraşanlara mütekellim denir.

SİYER VE KISAS:İslam Kültürü içerisinde okutulan bir başka ilim dalı da siyerdir.Siyer “gidiş,hal,tavır”manalarına gelirken sonraları “Biyografi” anlamı kazanmıştır.Bilim dalı olarak ise HZ.Muhammed(s.a.v) hayatından bahseder.Onun hayatını anlatan eserlere Siretün-Nebi,Siyeri Nebi, Kısas ise kıssanın Kur’an-ı kerimde yer alan peygamberlerin hayatlarını anlatır.Bu tür eserlere kısası Enbiya denir.

Yukarıdaki bilim dallarına ek olarak tasavvuf,astronomi,ahlak,tıp,kimya,belagat,tarih, milli kültür unsurları,dil malzemesi,mitoloji vb... sayılabilir.Bütün bunlar kültürü oluşturur.

İSLAM KÜLTÜRÜ ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ

1:Türklerin Müslüman olduktan sonra doğudan batıya yayılıp yerleştikleri geniş bir alan üzerinde (daha çok Anadolu’da)600 yıl sürmüş bir edebiyattır.

2:İslam kültürü içerisinde daha önce doğup gelişen İran şiirini örnek alarak başlayan Türk edebiyatı Müslüman milletlerle bir ümmet kaynaşması yönünden gelişme göstermiştir.Bu kaynaşma genel çizgileriyle biçim,dil,söyleyiş türleri,konu ve özde görülmüştür.

3:Bu dönem edebiyatında nazım esas olmakla birlikte,bazı anlatım özellikleri bakımından nazımın etkisinde ve paralellinde gelişmiş olan nesirde vardır.

Eskiden edebiyat yerine yaygın olarak “şiir ve inşa” vermekteydi.Eski edebiyatımızda inşa ustalıklı sanatlı anlatımı ön plana alan nesri ifade ederdi.Bu durum dönemin edebiyattaki zevk anlayışı dikkate alınarak nesirde süslü,özentili,kafiyeli söyleyişin önemli olduğunu göstermektedir.Ancak sade yada kısmen sade nesir örnekleriyle dolu yüzlerce eserimizin de olduğunu da biliyoruz.

4:  Şiirin kuruluşunda biçim önem taşır ve belirli kurallara bağlanmıştır.Söz konusu kurallar ise şiirin biçimini oluşturan nazım birimi,vezin,kafiye ve nazım şekli ile ilgilidir.Eski şiirimizde nazım birimi beyittir.Şair söylemek istediğini bir beyitte sığdırmak sorundadır.Bu anlayış şirin bir bütün olarak değil beyitlerden ibaret bir dizi olarak görülmesinden kaynaklanır.

Eski şiirimizde düşünce,hayal ve duygu bakımından birbirleriyle ilgili beyitlerden oluşmuş misalleri de vardır.Yani şiirdeki bir beyit ötekilerle ilgili olabilir de olmayabilir de.Eski şiirimizin övgüye değer en güçlü yönlerinden biri uzunca açıklanabilecek bir düşünce veya duyguyu tek bir beyite sığdırmış olmasıdır.

Misal:      Ehl-i dildir diyemem sinesi sâf

         Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil

Gönlü tertemiz olmana gönül ehli diyemem,gönül ehli olanlarda birbirini bilmemesi insafa sığmaz.

İslam uygarlığı içerisinde yer alan edebiyatların kullandıkları ortak vezin aruzdur.Aruz ritmik bir vezin olup hecelerdeki seslerin uzunluğunu veya kısalığını alır.İslam dönemi Türk edebiyatında çokça kullanılan Aruz vezni dilimizde uzun ünlü bulunmamasından dolayı Türkçe’nin ses yapısına pek uymaz.Bundan dolayı Arapça ve Farsça dan dilimize çok sayıda kelime aktarılarak Türkçe aruz kalıplarına uydurulmaya çalışılmıştır.

İslam dönem Türk şiirinde göz kafiyesi esastır.Ayrıca eski şairlerimiz tam kafiye ve zengin kafiyeyi tercih ederlerdi.Biçimle ilgili diğer kurallar gibi kafiye kuralları da eski şiirimizin sanat disiplini kazanmasında önemli bir yere sahiptir.Ayrı harflerden fakat aynı seslerden oluşturulması ile yeni bir kafiye sistemi olan ve kulağa hitap eden kulak kafiyesi oluşturulmuştur.

Şiirin dış yapısı bakımından önemli olan nazım şekillerinin de değişmez kurallar vardır. Manzumelerin beyit veya bend sayıları,bunların sıralanışı,kafiye düzeni gibi özelliklerine göre nazım şekilleri ayrı adlar alırlar.Bu şekillerin ortaya çıkışında şiirdeki beyit sayıları ile kafiyeleniş tarzının etkisi olmuştur.

Tahmis:(Beşleme)Şairin yazmış olduğu şiirine geçmişte yazılmış olan bir şiiri alarak kendi şiirine monte edip beşlemesidir.

Nazire: geçmiş dönemlerde yazılan bir şiire benzeyen bir şiir meydana getirmek yani onun öncülüğünde yeni bir şiir oluşturmaktır.

  Taştir: Şiirin sadece belli yerlerine mısra alıp monte etmeye denir.

  Tevarüt:Aynı devirde yaşan şairlerin birbirinden habersiz bir şekilde aynı konuyu aynı mantıkla mısralar dökerek ifade edilmesine denir.

5:Eski türk edebiyatında şiirin biçim özellikleri yanında içerik özellikleri de önemli yer tutar.içerik denilince akla dil ve üslup,edebi sanatlar,konu ve temalar gelir.Eski Türk edebiyatının dili ortak İslam medeniyetinin kullandığı kültür diline dayanır.Osmanlı Türkçe’si olarak bilinen bu dilde Arapça ve Farsça’nın büyük etkisi vardır.Yazılan eserlerin konularına,muhtevalarına,yazarlarına,yazılış amaçlarına göre değişen oranda Arapça ve Farsça’nın Türkçe ile karışık olarak kullanıldığı görülmüştür.

Eski edebiyatımızda görülen edebi sanatlara olan düşkünlük onun önemli özelliklerinden biridir. Edebi sanatların yoğun bir biçimde kullanılışı ise bu edebiyatın sanat anlayışı ile ilgili olduğu kadar dünya görüşü ve kültür yapısı ile yakından ilgilidir.Sanat anlayışına baktığımızda bu dönem edebiyatında sanatın eksiksiz ve kusursuz olanı yani”mutlak güzeli”anlatma çabasını görürüz.Oysa çevremizde görülen varlıklar kusurludur.Sanatçı tabiatta gördüklerini oldukları gibi değil kendi hayal dünyasında düşündüğü şekilde verir.Ancak bu mutlak güzelin tasvirinde ortak bir ideal ve güzellik anlayışı geçerlidir.Hemen her şair boyu selvi,kirpikleri ok,kaşları yay,yanağı gül,beli kıl gibi ince bir güzeli anlatır.Bu anlayış sanatçının söylemek istediğini hazır unsurlarla söyleme zorunluluğu yaratırken kullanılan her kelime ve mecazlarında sınırlanmasına yol açmıştır.Bu durumda sanatçının gücü anlatımda kendini gösterir.Burada da edebi sanatların yeri önemlidir.


www.HalilAlpaslan.COM http://www.ders.org/toplist/



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol