EDEBİYAT TARİHİ
Bir milletin yüzyıllar boyu ortaya koyduğu edebi eserleri ve onları meydana getiren edipleri,tarihi gelişme içinde inceleyen bilim koludur.Edebiyat tarihi medeniyet tarihinin çok önemli parçası olarak sayan Fuat Köprülü;bir milletin uzun asırlar boyu geçirdiği “fikri ve hissi tekamül gösteren bütün fikir mahsullerini tetkik ederek yaşatmaya çalışan canlı bir tarih şubesi olarak görür.Edebiyat tarihini canlı bir tarih şubesi sayan bu görüşün yanında sosyolojik,estetik, psikolojik,genetik inceleme metotlarını da teklif edenlerde vardır.
Edebiyat Tarihinin asıl konusu eserler ve kişilerdir.Fakat bir edibin yetişmesi ve bir eserin yazılması tesadüfle olmaz.Edebi eserler bir toplumdaki çeşitli olayları yansıtan aynalar gibidir. Belirli zamanlarda millet hayatına tesir eden maddi ve manevi olaylar vardır.ÖRNEK:Vatan değişmesi göçler,din,estetik,siyasi,ekonomik olaylar toplumda olduğu gibi onun edebiyatı üzerinde de izler bırakır.
MİSAL:İslam öncesi Şamanlık ve başka devirler Türk edebiyat ürünlerinin,İslamiyeti benimsedikten sonra yazılmış eserlerimizden önemli bir şekilde farklı olması,dinin edebiyat üzerine etkisinin canlı bir örneğidir.Atabetül Hakayık,Divan-ı Hikmet,Divan-ı Lugatit Türk,Kutatku bilig,
Şair ve yazarlarımız İran Edebiyatını tanıdıktan sonra bambaşka bir şekil ve öz taşıyan bir DİVAN edebiyatını meydana getirdiler.Bu olay estetik değişimin edebiyat üstündeki tesirini göste- rir.Bursa ve İstanbul gibi başkentler alındıktan sonra sosyal ve siyasal hayatımızda büyük değişimler oldu.Osmanlı sarayı İran şahlarına ve Bizans Kayserlerine taş çıkartan bir ihtişama büründü.Kaynaklar da zarif ve bilgili insanlar çoğaldı.Bu sosyal vakıa sonucu bir seçkinler edebiyatı meydana çıkmıştır.
19.yüzyılda tekniğin hızlı gelişmesi Türk hayatını sarmış ve mali yönden Avrupa’ya muhtaç kılmıştır.Hazin yenilikler,yoksullaşan bünye ve uğranılan haksızlıklar arsında batıyı anlamak ve taklit etmek için harcadığımız gayret,bize batı örneğinde bir edebiyat getirmiştir.Eksik
Divan edebiyatında şiir gibi nesir alanında hiçbir zaman kesin kurallara bağlı kalınmamıştır.Ancak bu edebiyatta düz yazı şiir kadarda edebi sayılmamıştır.
NAZIM:Sözlükte ipliğe inci dizmek manasına gelen kelime edebiyatta ölçülü ve kafiyeli mısra kümeleriyle kurulan söz ve yazıya denir.Nazımla ortaya konulan eserler manzum veya manzume denir.Manzumelerden anlam bütünlüğü taşıyan en küçük parçaya nazım birimi denir.Halk şiirinin nazım birimi çoğunlukla dörtlük,Divan şiirinin ise beyittir. Nazım ortaya koyan kişiye Nazım denir.Nazım ile şair birbirlerinin yerlerine kullanılabilen iki terim ise de aralarında fark vardır.
Nazım edebi eserlerden önceki devirlerden doğup gelişmiştir.ortaya çıkışı didaktik bir amaca dayanmaktadır.Eski insanlar belli ölçülerdeki ve aynı uzunluktaki satırların akılda kalıcılığı ile kolayca hatırlandığını görüp önemli fikirlerini bu dizelerde yoğunlaştırmaya başlamışlardır.Daha sonra hatırlamayı kolaylaştırıcı çağrışımlara gerek duyup mısra sonlarında kafiye yapılmaya başlanmıştır.Böylece söz kümeleri birbirine karışmayacak,biriken sözler unutulmazlık kazanacaktır.
Nazımdaki kafiye ve ölçü zorunluluğu ilk çağlardan itibaren şiirde sanata yol açmış ve anlatımın söz sanatlarıyla zenginleşmesine yardımcı olmuştur.Böylece kelimelerin söyleniş ve anlamlarıyla ilgili sanatlar(Cinas,İştikak,Akis,Tevriye,Tenasüp,Teffünesr, Tezat,Hüsni talil)ortaya çıkmıştır.
Manzumelerin mısra sayısı,beyit,bend ve kıta sayısı,bunların sıralanış düzeni,kafiye örgüsü komposizyonu gibi dış yapı ile ilgili özellikleri”Nazım şekillerini” oluşturur.Divan şiirinde beyiti ve bendi esas alan nazım şekilleri vardır.
Nazım biçimine göre kümelenen dizeler arasındaki düzeni ve dış ahengi kafiyeler sağlar.Beyitlerden kurulu nazım şekillerinde mesnevi hariç her beyitin ikinci dizedeki kafiye Nazımın ana kafiyesidir.Nazım biçimlerinde dize ve kafiye düzeni şemalar ile gösterilir.