Namık Kemal, edebiyatımızın yenileşmesinde ve değişmesinde olduğu kadar Tanzimat fikir hayatının oluşmasında ve olgunlaşmasında da emeği geçen usta bir kalemdir. Edebiyatta, özellikle şiire, eski tarz denemeleri ile küçük yaşta başlamış olmakla birlikte o, gerçek kişiliğini ve kimliğini gazetecilik hayatında bulmuştur. Şinasi’yi tanıması ve Tasvır-i Efkara bağlanması ile ufku genişleyen şairin Avrupa hayatı da bu fikri gelişmeyi pekiştirmiştir. Nitekim onun yazı hayatına kronolojik olarak bakıldığında, “Encümen-i Şuar”dan kopup Şinasi ve Tasvir-i Efkr’a bağlandığı 1862’lerden, ilk yeni edebi türlerden olan tiyatro- da Vatan Yahud Silistre’yi yazdığı 1873 yılına kadar geçen sürede, yazı hayatında gazete ve makale görülür. Bu da bize Kemal’in fikir hayatının da ağır bastığını açıkça göstermektedir.
“Namık Kemal’in fikir hayatını iki grupta değerlendirmek gerekir: Siyasi ve sosyal görüşleri, edebiyat görüşleri.
Kemal’in siyasi görüşlerinin temelinde devlet yönetimi, Osmanlılık ve İslam birliği yatar.
XIX. yüzyılda İmparatorluğun iyiden iyiye güçsüzleşmesi ve Batının Osmanlıya “hasta adam” gözüyle bakması aydınların kafasında “Bu devlet ve millet nasıl kurtulur?” sorusunu gündeme getirir: Nitekim Yeni Osmanlılar cemiyetinin oluşmasındaki temel bu idi, bunu da canlandıran Namık Kemal oluyordu.
Kemal, devlet ve hükümet yönetiminde süreklice ’Meşrutiyet”i savunmuştur. Bu konuda o, üç türlü yönetim organı düşünür: “Meclis-i Şurâ-yı Devlet ’Meclis-i Şurâ-vı Ümmet ve “Senato” Veşâverehüm fi’l-emr” adlı yazı, Hürriyet no: 4, 30 Temmuz 1285). Bunların üzerinde ise padişahın denetimi olacaktır.
imparatorluğun yeniden güçlenmesinde ve birliğin sağlanmasında Namık Kemal, “İslam birliği” (İttihad-ı İslam) ve Osmanlılık ülküsü ile ortaya çıkar. Aslında bu iki düşünce birbirini bütünlemektedir. İmparatorluğu parçalanmaktan kurtarmak İçin tek çıkar yol “İslam birliği” o1acaktır. Nitekim Osmanlı devletinin temelinde İslamiyet yatmakta ve İmparatorlukta müslüman unsurlar daha ağır basmaktadır. Bu sağlandığı takdirde Osmanlılık zaten varlığını sürdürmüş olacaktır. İbret gazetesindeki bazı makaleleri yanında Cezmi ve Celaleddin-i Harzemşah bu düşüncenin ürünü olarak edebiyat dünyamıza katılırlar.
Kemal’in sosyal fikirleri daha çok siyasi görüşleri doğrultusundadır. Bunların başında “vatan” gelir. “Vatan” kavramı en geniş anlamı ile ilk kez onda dile gelir. Gerek makalelerinde gerek edebi eserlerinde sık sık bu tema ile karşılaşırız. Vatan ona göre Osmanlığın yaşamasında en önemli bir unsurdur. Ayrıca vatan sevgisi için en büyük erdemlerdendir. Vatan piyesi sırf vatan sevgisini dile getirmek için yazılmıştır. Vatan Şarkısı ve dört vatan mersiyesi Türk şiirinde vatan teminin ilk örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hürriyet teması ise gene onunla değerini bulur. İnsanın yaratılıştan hür olduğuna inan şair “Hürriyet-i efkâr “adlı yazısında düşünce hürriyeti üzerinde, geniş olarak durur. “Hürriyet Kasidesi” ile bu görüşlerini şiirleştirir. Öte yandan Rüya’nın “Hürriyet perisi ve onun halka seslenişini de gözden uzak tutmamak gerekir.
“Hürriyet”in arkasından elbette “hukuk” gelecektir. Kemal, hukuk konusunda Montesquieu’nun düşünceleri ile beslenmiştir. Ona göre hukuk, her milletin kendi tarih, örf ve adetlerine göre Namık Kemal’in sosyal görüşleri arasında söz konusu edilmesi gereken bir nokta da “eğitim” meselesidir. Halkın eğitilmesi zaten bütün Tanzimatçıların üzerinde durduğu bir meseledir. Ayrıca o, “medeniyet”, “nüfus”, “aile” ve “kadın” ile “maliye” konusunda da değerlendirmeler yapmaktan gri kalmamıştır.
Kemal’in edebiyat alanında gerek ortaya koyduğu görüşleri, gerek yazdıkları ile tam bir yol gösterici olarak karşımıza çıktığını söyleyebiliriz. Makaleleri, eserlerine yazdığı ön sözler ve özellikle mektupları ile bu görüşleri dağınık da olsa edebi çevreye iletmeye çalışan yazar öncelikle “Edebiyatı yoktur” diyerek geniş anlam da bir edebi görüşüne sahiptir. Değişik edebiyatların birbirine sağlayabileceği yararları gözden uzak tutmayan Kemal, buna bağlı olarak “edebiyat-ı hakıkiyye” ve “edebiyat-ı sahiha” sözlerini sık sık kullanır. Bununla da edebiyatın “realite”yi vermesini amaçlar.
Edebiyat üzerinde “Lisan-ı Osmaninin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazatı Şamildir” (Tasvir-i Efkâr no: 416-417) adlı uzun yazısı ile duran ve bizde edebiyatın gerçek meselelerini ilk kez dile getiren Kemal Ziya Paşa’nın Harabât’ına karşılık yazdı Tahrib-i Harabât ve Takib’den başlayarak pek çok yazısında eski edebiyatı hedef almış ve ona acımasızca saldırmıştır. Öte yanda Batılı edebi tür1erden tiyatro üzerinde geniş olarak durmuş, hatta o günün sahne meseleleri ile ilgilenmiş, Gedik paşa tiyatrosunun “Edebi Heyeti”nde yerini almış bir sanatçı olarak o, bu yoldan hareket ederek Victor Hugo’yu izlemiş ve bizde romantizmin öncüsü olmuştur.
Şiirde eski geleneğin içinde yetişen şair, ancak Avrupa dönüşünde kaleme aldığı şiirlerinde ve o dönemin fikri yapısında oluşan temlerde yenilik peşindedir. Düşünceleri ile eski şiir geleneğini hırpalamaya çalışan şairin, yazdıklarında bu düşünceleri uygulayabildiğini pek göremiyoruz. O yeni tarzı, mektupları ile Hamit ve Recai-zade Ekrem’e empoze etmeye çalışmıştır. Kendisinin yapamadığını onların kaleminde görmek istemiştir.
Buna karşılık roman ve tiyatro türünün bizde tanınmasında onun emeği büyüktür. Vatan piyesinin yarattığı atmosfer o yıllarda pek çok tiyatro eserinin kaleme alınmasına yol açmıştır. Ayrıca kendisi de o şevkle arka arkaya beş piyes daha kaleme almıştır.
Ayrıca Kemal tarihi ve biyografik türlerde de eserler vermiştir. Bunların en önemlileri, Osmanlı İmparatorluğunun yükselme dönemlerini anlatan Devr-i İbtila, Salehaddin-i eyyubi; Fatih ve Yavuz Sultan Selim’in biyografilerini çizdiği Evrak-ı Perişan İstanbul’un fethini konu alan
Barika-ı Zafer ve Osmanlı devletinin kuruluşunu ve gelişmesini anlatan Osmanlı Tarihi’dir.
Namık Kemal, Tanzimat döneminin yetiştirdiği fikir ve edebiyat adamlarının önde gelenidir. Ancak hemen şunu belirtmek gerekir ki o, estetik kaygıdan çok düşünceyi ve mücadeleyi ön plana alan bir sanatçıdır. Halka hizmette, onu aydınlatmada, düşüncelerini ona iletmede ve inandığı yolda tek başına da olsa yürümede örnek mücadele vermiş, ömrünü vatan ve millet yoluna adamıştır. Nitekim o edebiyat dünyasında yazdıklarından daha çok düşünceleri geniş yankı uyandırmış, hem kendi döneminde hem de kendinden sonra yetişen yeni kuşaklara önderlik etmiştir.
Eserleri: Namık Kemal, edebiyatın hemen hemen her türünde eser vermiş bir sanatçıdır. Şiire yatkınlığı yanında yeni bir meslek olan gazeteciliğe gönül vermesi, edebi ve fikri yazılarının sayısını bir hayli kabartmıştır. Ayrıca batılı yeni edebi türlerden roman ve tiyatroya verdiği değer de onu bu yolda eserler vermeye yöneltmiştir. Bir de onun tarihe, hatırata, çeviriye ve edebi tenkide dair eserleri buna eklenirse Kemal’in ne kadar güçlü bir kalem olduğu ve eskilerin deyişiyle “velüd” bir yazar olduğu kolaylıkla anlaşılır. Bu itibarla biz burada onun tek tek yazdıklarını değil, kitap halinde yayımlaş eserlerini vermekle yetineceğiz. Bu arada Namık Kemal’in eserlerinin bütünü hakkında en dikkate değer çalışmanın da Şerif Hulusi tarafından gerçekleştirildiğini ve yayınlandığım da belirtelim. (Bu çalışma aşağıda, “Kaynakça” içinde verilmiştir).
1. Şiirleri: Namık Kemal’in şiirleri üzerinde iki önemli çalışma yapılmıştır.
Görüp ahkâmı asrı munharif sıdk-u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten
Açıklaması: Devrin değer yargılarının doğruluktan ve samimiyetten sapmış görerek, kendi arzumuz ile hükümet kapısından ayrıldık.
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvet – mend olan mazluma el çekmez iânetten
Açıklaması: Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmazlar. Mürüvvet sahibi olanlar mazlumlara yardım etmekten çekinmezler.
Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr u kıymetten
Açıklaması: Eğer millet hor görülmüşse onun şerefinde bir eksiklik gelir sanma.Cevher yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez.( bu beyitte şair örnek vermektedir.)
Vücudun kim hamili mâyesi hâk – ı vatandır
Ne gam rah – ı vatandan hâk olursa cevr- ü mihnetten
Açıklaması: Vücudun mayası vatan toprağıdır. Bu vücut acı ve sıkıntı içinde vatan yolunda toprak olursa bundan üzüntü duymaz.
Muini zalimin dünyada erbâb - ı denaettir
Köpekdir zevk alan sayyâd – ı bi – insafa hizmetten
Açıklaması: Dünyada zalimin yardımcısı aşağılık kimselerdir. İnsafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpeklerdir.
Durur ahkâm – ı nusret ittihâd – ı kalbi milletten
Çıkar asârı rahmet ihtilâf – ı rey – i ümmetten
Açıklaması: Başarının ve üstünlüğün değeri milletin gönül birliğindedir.Rahmet eserleri ümmetin düşüncesinin çarpışmasıyla ortaya çıkar.
Biz ol nesl – i kerm – i dûde – i kalbi millette
Muhammerdir serapa mayemiz hûn – i şahâdetten
Açıklaması: Biz O Osmanlılar boyunun yüce soyundanız. Bizim mayamız tamamen şahâdet kanıyla yoğrulmuş.
Biz ol âlî – himem erbab – ı cidd ü ictihadımız kim
Cihangirane bir devlet çıkardık aşireten
Açıklaması: Biz o yüce ve hamiyetli, çalışkan ve güçlü kişileriz ki bir küçük aşiretten dünyaya hükmeden bir devlet kurduk.( Hamaset duygularıyla geçmişi ile gururlanmaktadır.)
Felek her türlü esbab – ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda azimetten
Açıklaması: Felek her türlü gücünü, kuvvetini toplasın gelsin, millet yolunda hizmette devam etmekten dönersem kahpeyim.
Ne mümkün zülm ile bîdâd ile imha – yı hürriyet
Çalış idraki kaldır muktedirsen ademiyetten
Açıklaması: Zulüm ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün. Eğer gücün yetiyorsa milletin bu anlayışını kaldır.
Ne efsunkâr imişsin âh ey didar – ı hürriyet
Esir – i aşkın olduk geçi kurtulduk esaretten
Açıklaması: Ey hürriyetin güzel yüzü sen ne kadar çekicisin, büyüleyicisin. Gerçi esaretten kurtulduk derken senin aşkına esir olduk.
sosyal Bilgiler öğretmeni ibrahim BAŞAK (kervanci63)