ANA SAYFA
     YENİ ANKETLER
     FOTOĞRAFLARIMIZ
     ibrahim başak
     KPSS NOTLAR VE ÖZETLER
     ÖDEV ARIYORUM
     KİTAP ÖZETLERİ
     İZ BIRAKANLAR
     TARİH
     COĞRAFYA
     EDEBİYAT / EDEBİYATÇILAR
     SANAT TARİHİ
     SİYASİ DÜŞÜNCE TARİHİ
     => Machiavelli
     => Thomas Hobs
     => John Lockce
     => Montesguieu
     => J.J.Rousseau
     => Thomas Paine
     => Edmund Burke
     => Georg Wilhelm Friedrich
     => Joseph Mazzini
     => Karl Marx
     => Aydınlanma Kavramı
     => Modernleşme
     => Liberalizm Kavramı
     => Sosyalizm Kavramı
     => Ulusçuluk Kavramı
     => Faşizm Kavramı
     => Muhafazakarlık
     => Yeni Sağ ve Yeni Muhafazakarlık
     => Atatürkçülüğün Tanımı ve Önemi
     => Öğrenilen Bilgiler Işığında Durumsal Değerlendirme
     TÜRKÇE / TÜRK DİL BİLGİSİ
     ŞİİRNAME
     ATASÖZLERİ
     FIKRALAR
     ÇOCUK MASALLARI
     TÜRK BÜYÜKLERİ
     TÜRK DESTANLARI
     KEŞİFLER / BULUŞLAR
     MAKALELER
     BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ
     ÖZEL MESAJLAR
     VİDEOLAR
     GÜLMECE
     ÖĞRETMENLERİMİZ İÇİN
     ÇOCUK VE AİLE EĞİTİMİ
     BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR
     SORU BANKASI
     AKTÜEL HABER - YORUM
     SİTENİZİ EKLEYİN
     ZİYARETÇİ DEFTERİ
     Şanlıurfa
     Merkez Yardımcı Köyü"
     EKLENEN DOSYALAR
     Farkı Görebilmek
     Merhamet
     Padişahın Kızına Âşık Çoban‏
     Güzel Gören Güzel Düşünür...
     Unutmak
     Meger Sahipsiz Degilmisiz




“Tefrika girmeden bir millete düşman giremez...Toplu vurdukça sineler onu top sindiremez" - Sosyalizm Kavramı


SOSYALİZM KAVRAMI

Teknolojik ilerlemeye bağlı olarak gelişen sanayi, Avrupa'nın ekonomik ve toplumsal yapısında birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Sanayileşme, insanların kırsal alandan kentsel mekanlara göç etmelerini zorlarken, sanayi kentlerinde yaşanan düşük ücret ve çalışma koşullarının olumsuzluğu, sosyal ve ekonomik sorunları artırmıştır. Toplumda adaleti ve eşitliği sağlamak üzere, mallarının kamusal üretimini amaçlayan sosyalist düşüncenin izleri Platon'a dayandırılsa da, modern anlamda sosyalizm düşüncesi, kapitalist süreç içinde ortaya çıkan sosyal ve ekonomik sorunları çözmek amacıyla üretim, tüketim ve dağıtım mekanizmalarının devlet tarafından yeniden düzenlenebileceği düşüncesinden doğmuştur.

Sosyalizmin Tanımlanması

Bireyi üretim araçları mülkiyetinden koparan ve büyük ölçekli sanayi içinde yok eden kapitalizmin yerine, bireylerin ortak mülkiyetine dayanan sosyalizm, ekonomide; burjuvazinin siyasal ve ekonomik gücünün sınırlanması ve gelirin adil dağılımını, politikada ise; bireylerin yasal eşitliğini gerçekleştirme olarak tanımlanmaktadır.

Toplumun bir durumdan diğerine geçişin ön koşulu olarak gördüğü aklı ve onun iradesini merkeze alan maddeci bir tarih anlayışına sahip sosyalizm, üretim araçları mülkiyetindeki toplumsal değişimin tarihsel bir zorunluluk olduğundan hareket etmektedir. Böylece tarihi süreç içerisinde toplumsal yapıda meydana gelen üretim mülkiyeti üzerindeki değişmeler, bilinçli bireylerin iradeleri ile bütünleşerek mutlu bir topluma ulaşılabilecektir.

Maddeci bir tarih anlayışıyla biçimlenen sosyalizm, bireyin diğer birey tarafından sömürülmesinin önüne geçerek ve bireyler arası dayanışmayı sağlamak üzere, üretim araçlarının kamusal mülkiyetini amaç edinmektedir. Sınıfsız bir topluma ulaşmada ön haberci olan sosyalizm, kapitalizmin yarattığı kır-kent, tarım-sanayi, işçi-patron eşitsizliğini gidermeye, insanlar üzerindeki sömürü ve baskıyı yok etmeye çalışmaktadır. Toplumda sınıfsal farklılıkları yaratan kapitalist üretim, üretim mülkiyetine sahip olanların, olmayanlar üzerinde denetim yapmalarına neden olmaktadır. Sosyalizm bu çerçevede insanlar arasında eşitsizliğe neden olan kapitalist özel mülkiyeti, demokratik ilkelerle veya gerektiğinde devrimle kamusal mülkiyete dönüştürmeyi amaç edinmektedir.

18. yüzyılda sosyalist düşünce, Rousseau (1712-1778)' un İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temeli Üzerine Söylevler eserinden hareketle yaygınlaşmıştır. Rousseau eserinde, eşitsizliğin doğuştan ve toplumsal kaynaklardan olmak üzere iki tür olduğunu; toplumsal eşitsizliğin, özel mülkiyetten kaynaklandığını ileri sürerek birtakım önlemlerin alınmasını istemiştir. Ona göre servetin eşitlenmesi imkansızdı, ama hiçbir insan, diğerini satın alacak kadar güçlü olmamalıydı. Rousseau, vergi yoluyla eşitsizliğin azaltılabileceğini ifade etmiştir.

Marx ve çağdaşlarını etkileyen Alman filozof Fichte (1762-1814) ise devletin ekonomik ve sosyal alanda planlama yapmasını savunmuştur. 18. ve 19. yüzyıllarda sosyalizmin gerçekleşmesinde ileri sürülen farklı düşünceler; ütopik sosyalizm, demokratik sosyalizm, Ortodoks sosyalizm (bilimsel sosyalizm), sosyal demokrasi ve revizyonist sosyalistler olarak sınıflandırılabilir.

Sosyalizmin Türleri

Sosyalizm düşüncesi, toplumların sahip olduğu üretim modellerine göre ütopik, Ortodoks ve demokratik olarak üç biçimde sınıflandırılabilir. Liberal ekonomiye ve kapitalist sisteme karşı çıkan ütopik sosyalist düşünce özel mülkiyeti, kaldırmayı sınıfsız bir toplumun gerçekleşmesinin temel nedeni görmektedir. Ancak, sosyal adaletin nasıl sağlanacağı ve sınıfsız topluma nasıl ulaşılacağı konusunda sosyalist düşünürler arasında farklılıklar vardır. Ütopyacı sosyalistler arasında Fransa'da Simon'un teknik devlet'i, Fourier'in Falanjizmi ve Owen'in kooperat kapitalist sistemin olumsuzluklarını gidermeyi ve ideal bir düzen kurmayı amaçlamıştır.

Fransız Charles Fourier (1772-1837) sanayileşmenin yarattığı toplumsal farklılıkları en aza indirmenin yolunu, Pha!anstere (falanj) adını verdiği küçük örgütlenmelerde görmektedir. Otoriter yönetimlere ve devrime karşı olan Fourier, yoksulluğun ve zenginliğin doğal olduğunu, ancak kapitalist sistemin talep fazlası üretim yaparak ücretlerin düşmesine ve toplumsal sefalete neden olduğunu söyler. Geleceğin toplumunun Falanj'lardan oluşacağını belirten Fourier, mülkiyet eşitsizliğinin kollektif çalışma ile ortadan kalkacağını ifade etmiştir. Dört yüz hektarlık tarım alanı üzerine kapitalist tarafından kurulacak Falanj, 1620 kişiden oluşacak ve her türlü faaliyet yapılacaktır. Falanj örgütlenmeleri ile ilgili İngiltere, Amerika ve Rusya'da bazı girişimler de bulunulmuşsa da başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Fransız çağdaşlarının aksine pragmatik olan İngiliz sosyalizmi, Locke, klasik ekonominin kuramcılarından olan Mill ve faydacı felsefenin temsilcisi Bentham'dan esinlenen bir orta sınıf entelektüel hareketidir. İngiliz sosyalizminin temsilcileri arasında yer alan Robert Owen, (1771-1858) döneminin İngiliz toplumunda yoksulların yaşam koşullarını düzeltmeyi amaçlamıştı. Sanayileşmenin temelinde yatan rekabet tutkusuyla sınırsız kazancı önlemeye çalışan Owen, bu çerçevede üretim araçları üzerinde ortak mülkiyete dayalı köy kooperatiflerinin kurulmasını amaçlayarak yeni bir toplum düzeni tasarlamıştır.

18. yüzyıl Fransız toplumunu inceleyen Saint Simon (1760-185); üretenlerin aylak, tüketenlerin de yönetici olduklarını söyler. Sanayileşmenin kaçınılmaz bir süreç ve teknolojik gelişmelerin hızla toplumsal yapıyı değiştirdiğini ileri süren Simon, sorunu çözmede toplumun sanayi ilkeleri doğrultusunda yönetilmesini, devlet yönetimine gelenlerin de teknik bilgi sahibi kişilerden oluşmasını savunmuştur. Devlet konusunda daha önce izlerini Alman Fichte'de gördüğümüz Simon, teknik devlet kavramıyla Marx'ı etkilemiştir.

Ütopyacı sosyalistlerin sanayi toplumunun yarattığı olumsuzlukların giderilmesinde ideal önerilerden hareket ettiklerini söyleyen Karl Marx (1818-1883), marksizmin bilimsel bir teori olduğunu ileri sürmekte, tarihsel dönemlerdeki yasaların keşfedilmesi yoluyla toplumun somut hareket evrelerinin ortaya çıkarılabileceğini ifade etmektedir.

Marx'a göre kapitalist gelişme; üretimi kollektif kılarken, üretim araçlarının mülkiyetini bireye vererek, kendi içinde çelişkiye düşmektedir. Kapitalizm, kapitalist ve emekçiler arasında sözde bir sözleşme özgürlüğü var ederek, kapitalist sınıf meşrulaştırılmakta emekçi sınıf ise, köleliğe mahkum edilmektedir. Emekçiler bu durumda kendilerine ve yarattıkları ürünlere karşı yabancılaşarak, kendilerini geliştirecek farklı etkinliklere sahip olamamaktadırlar. İnsanları gerçek özgürlüğe kavuşturacak yolun başta mülkiyet olmak üzere, insanların birbirleri üzerinde egemenliğe neden olacak bütün kurumların ortadan kaldırılmasını söyleyen Marx, bunun ancak kapitalist diyalektik ortamda bilinçli bir emekçi sınıf (class for itself) tarafından gerçekleştirileceğine inanmaktadır.

Egemen sınıfın ideolojisinin toplumun tamamını etkilediğini ve sınıf bilincinin oluşumunu zorlaştırdığını söyleyen Lenin ise, proletaryanın sınıf bilincine ulaşabilmesinde işçi sınıfının öncülerinden ve sosyalist aydınlardan oluşacak bir partinin kurulmasının zorunlu olduğunu savunur. Proleter sınıfın kendiliğinden bilinçlenmesini beklemek, burjuva ideolojisinin meşrulaştırılmasına hizmet etmektir. Çünkü insanlar yaşadıkları ortamda biçimlendiklerinden, bilinçlenmeleri imkansızdır. Onları harekete geçirecek eylemcilere ihtiyaç vardır. Kapitalizm ancak bu yolla yıkılabilir.

Demokratik sosyalizm düşüncesi ise liberal ilkeler olarak bilinen siyasal demokrasinin bireysel kazanımları ile, kamu yararını temel alan sosyalizm düşüncesinin bir sentezidir. Bireyin siyasal özgürlüğünü, sosyal ve ekonomik eşitleme yoluyla gerçekleştirmeye çalışır. Demokratik sosyalizm iki açıdan bilimsel sosyalizmden farklıdır: Bilimsel sosyalizm, tüketim mallarının mülkiyeti dışında her şeyi kamu mülkiyetine bağlarken, demokratik sosyalizm; toplumsal yararlılık, gereklilik ve uyum ilkeleri doğrultusunda hareket etmektedir. İkincisinde demokratik sosyalistler; toplum düzenini sağlamada kapitalizmin sorunlarına yönelik pratik çözümlere, sosyalist ilkeleri önerip insanları sosyalist ilkelerle ikna etmeye çalışırken,

bilimsel sosyalistler; her türlü aracın tekelini elinde bulunduran kapitalist düzende, insanları ikna etme yönteminin yanlış olduğunu iddia ederek devrimi öngörmektedirler.

Demokratik sosyalist düşüncenin yaygınlaşmasında, adını Roma'lı general Quintuas Fabius Maksirnos'tan alan Sidney Webb ile Betnce Webb tarafindan 1884'de kurulan Fabian cemiyetinin önemli rolü olduğunu söyleyen Yayla, Fabianist sosyalistlenn sosyalizmin, aşama aşama gerçekleşeceği düşüncesinden hareket ettiğini belirtir. Sosyalizmin devrimle gerçekleştiği bilimsel sosyalist düşünceye karşı Fabianistler, demokratik ilkelerin yaygınlaştırılmasını istemektedirler.

19. yüzyılda oy hakkının genelleşmesi, yaşam koşullarının iyileşmesi ve kamusal düzenlemelerin genişlemesi talepleriyle Sidney Webb, Betrice Webb, Bernard Shaw, H.G.Wells, Harold J. Laski ve G.H.H.Cole ile birlikte yaygınlaşan ve Ingiltere'nin pragmatik toplum tarihi geleneğinde ortaya çıkan Fabianizm, Ortodoks sosyalist düşünceden önemli bir sapma olup, daha çok liberal taleplerle hareket etmektedir. 12 Eylül 1945'de Sendikalar Kongresi'nde yaptığı bir konuşmada İngiliz Başbakanı ve İşçi Partisi başkam Clement R. Attlee (1883-1967) demokrasinin, muhaliflerini hoşgörüyle karşılayan bir çoğunluğun yönetimi Olduğunu söylemiştir. Bu durum onu, Marx'tan ziyade liberal demokrasinin kurucularından olan Mill ve Locke çizgisine yaklaştırmaktadır.

Kapitalist düzendeki çelişkileri devrimle değil, reform ve sosyal tedbirlerle önlemeye çalışan demokratik sosyalist düşünce, Ortodoks Marksistlerin kendilerini revizyonculukla suçlamalarına rağmen, Ferdinand Lassalle (1825-1864), Edward Bernstein (1850-1923), Karl Kautsky (1854-1938), Leo Blum (1872-1950) ve Sidney James Webb (1859-1947) gibi düşünürler tarafından savunulmakta, 20. yüzyılda liberal politikalara getirdikleri eleştirilerle, demokratik değerlerin daha fazla yaygınlaşmasına ve sosyalist ilkelerle arzulanabilir bir toplum düzeninin kurulmasına çalışmaktadırlar. Kısaca, Ortodoks sosyalist düşüncenin sahip olduğu kapitalist çelişkilerin ortadan kaldırılmasının devrimle mümkün olabileceği total bir ideolojiye karşı demokratik sosyalizm düşüncesi, sosyalist ilkelerin evrimle gerçekleşebileceğini ifade etmektedir.

Sosyal Demokrasi

Sosyal demokrasi, Türk dil Kurumu sözlüğünde, "Sosyal alanda emekçi toplum kesimlerinin çıkarlarının korunması ve üretimi arttırmak yanında hakça bölüşümü de ön planda tutan sosyal ve siyasi akım" şeklinde tanımlanmaktadır. Bir diğer tanımsa emekçi kesim ile burjuvazi arasında bir yapısal çatışmanın varlığını kabul etmekle beraber çözümün, taraflardan birinin şiddet kullanılarak ortadan kaldırılmasıyla veya devrim ile değil, demokratik yollarla alt gelir gruplarının üretimin bölüşümünden daha çok pay alması, sosyal adaletin ve iş barışının tam olarak sağlanmasıyla mümkün olabileceğini savunan yaklaşımdır. Sosyal demokrasi, bir nevi sosyalizmi ve demokrasiyi örtüştürmeye çalışmakta, sosyalizmin söylediklerini kabul etmekte ama, çözümün demokratik yollardan olması gerektiğini savunmaktadır.

Bu akım, Alman Bebel, Liebknecht, Rosa Luxembourg, Kautsky ve Bernstein ile başlamış ve Fransız Jaures ve Blum ayrıca İngiliz Cole gibi düşünürlerin katkılarıyla olgunlaşmıştır.

Sosyalizmi bir araç değil de, kendi başına bir amaç olarak değerlendiren sosyal demokrasi, Marksizmi reddetmemekle birlikte, onun sosyalizm üzerindeki tekelci etkisine karşı çıkar. Demokratik bir anayasa ve toplum düzenine bağlı kalan ve bu düzene uygun bir faaliyet yöntemiyle, köklü sosyal ve ekonomik reformların yapılmasından yana olan sosyal demokrasi günümüzde sağ politikaların etkisiyle oldukça yumuşatılmıştır.

Özetle, sosyal demokrasi; eşitliği, özgürlüğü. adaleti, barışı, işçi haklarını, emekçilerin birliği vb ilkeleri savunup, bunlara demokrasiye olan inançla, demokratik yollardan ulaşılacağını savunur.

Sosyal Bilgiler Öğretmeni İbrahim Başak (Kervanci63)


www.HalilAlpaslan.COM http://www.ders.org/toplist/



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol